31 Mayıs 2016 Salı

Evrim'e Serenad:)

Bazen Evrim hakkında "Acaba yanılıyor olabilir miyim?"şeklinde tereddütler barındırıyorum.Bilimsel anlamda belki evrim süreci kanıtlanmış olabilir;ama felsefi anlamda evrimi var eden olgunun ne olduğu ve evrime  canlıların adaptasyonu sürecine katkıda bulunmasını zorunlu kılan nedenin ne olduğu konusundaki sorulara bir yanıt bulunamamaktadır.

Sanırım en doğru olanı evrim varsa bunu canlıların gelişimine uygun olarak var eden bir tasarımcıdan bahsetmeliyiz.Ancak bazı sorular var ki "Neden Tanrı her şeyi bir anda yaratmadı da bunu aşama aşama yaptı?"

Bu tarz sorulara bazen tersinden bakabilmeyi öğrenebilirsek sorularımıza yanıtlar almamız zor değildir.Önemli olan doğru soruları sorup ve bu soruların sorulmaya değer olmasıdır.

Tanrı her şeyi bir anda yaratmış olsaydı o zaman her sey olduğu gibi sonsuza dek sabit bir şekilde kalmış olacaktı.Hiçbir şey değişime ya da gelişime uğramayacaktı.Peki bu durumda sizce Evren nasıl bir yer olabilirdi?

Hareketsiz bir evrenin yaşanılabilir durumu nasıl olurdu.Daha doğrusu böyle bir evrende canlıların doğumu gelişim ve ölümündeki döngüler var olmazsa yeni şeyler nasıl ortaya çıkabilirdi.Evren hiç bir şey üretmeyen bir madde yığınından başka bir şey olamazdı.
Evrime lafım olsa da bazen evrime hak vermiyor da değilim.

Örneğin;

Kadın doğum acısı çekmesine rağmen neden yeniden doğum için hazırlanır.Bu sizce enterasan değil midir?Acıya rağmen varlığını ve neslini sürdürme gayreti her zaman daha ağır basar.Ya da hayvanlar nasıl ki karşı cinste sağlık ve güç ararsa,insanlarda karşı cinsin sağlıklı ve güçlü olması arayışındadır.Bu sizce beğeni midir;yoksa üremesini riske atmamak adına içgüdülerden gelen bir tepki midir?


Sonlu Evrenler Dünyasına


Bu aralar zaman konusuna kafayı takmış durumdayım:)Evren bildiğimizin aksine her geçen gün daha da hızlanarak genişlemesini sürdürüyor.Bir şey eğer hızlanırsa zaman orada  yavaşlar.Evrenin genişleme hızı arttıkça kara enerjinin gücü azalacak ve atomlar arası bağlarda mutlak suretle bir zayıflama ve yavaşlama yaşanacaktır ve bu da zamanının hızını düşürecektir.

Kara enerji sanırım  higs alanın içindeki enerji olmalıdır,tabi higs alanındaki bu enerjinin oluşumu ve bu enerjiyi sağlayan ve bu güçlü enerjinin dışarı çıkmasını engelleyen elektronların Tanrısız nasıl ayarlandığını açıklayamayan bilime saygım da sonsuzdur :)

Bir de enerjinin korunumu ilkesi diyorlar.İyi de mübarekler enerjinin korunumu evrenin genişleme hızıyla bir değişikliğe uğramıyor mu?Kendiniz diyorsunuz evrenin genişlemesi bir gün duracak ve evren içine çökecektir.Evreni genişletecek kadar enerjiye sahip gücün kendisini  tüketen ne ve bu enerjinin kaynağının tüketilecek kadar sınırlı olduğu bilgisini nasıl edineceksiniz?Daha Hıgs bozunu alanını yeni keşfettiniz.Oradaki enerjinin sınırlarını nasıl ölçecek ya da bu enerjinin varlığını borçlu olduğu kaynağın miktarını  nasıl anlayacaksınız?

Aslını sorarsanız bana göre zamanı var eden kara enerjidir.Kara enerji olmadan hareket olmaz,hareketin olmadığı yerde de zaman olmaz.Burada zamanı durdurmak gibi bir gayem yok;çünkü zaman olmadan yaşamda olmaz:)Evrenin sonu nasıl gelir bilmem;ama fizikçilerin söylediği gibi olacağı da kesinlik taşımıyor.Evrenin kendisini yok etmesi için kendisini aşan bir güce ihtiyacı vardır.Nasıl ki maddenin ışık hızını geçememesinin nedeni kendini aşamamasından ötürü ise

(kendini aşması için ışık hızını aşmalıdır,ışık hızını aşarsa da madde olmaktan çıkar ve takyonlara "sanal kütle" dönüşür")

bu Evrenin sonunu hazırlayacak olan neden de maddenin üzerinde yer alan ve madde olmayan bir nedene bağlı olarak gerçekleşecektir.İşte o zaman ne madde ne de zaman bize dur diyebilecektir.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Quantum'un Dolanıklığı

Genel anlamda Evrenin işleyişini ortaya koymaya çalışan iki büyük teori vardır.

1.Rölativite

2.Kuantum Mekaniği

Rölativite genel anlamda makro düzeydeki fizik kanunlarına açıklama getirirken,Kuantum ise mikro düzeyde yani atom altı parçacıklarının dünyasına dair açıklama getirir.Lakin iş o kadar ilginçtir ki klasik fiziğin işleyişi ve kanunları kuantum dünyasınin işleyiş ve kanunlarindan çok farklı olmasına rağmen ikisi de bu evrenin varlığını ortaya koyan ve evreni ayakta tutarak birbirini tamamlayan kanunlardır.Fizikçiler her şeyin teorisini oluşturmak için kuantum ve klasik fiziği birleştirmek istemelerine rağmen bunu başaramamışlardır.Fizikçiler bu iki teoriyi bir araya getiremediği halde bu iki teori evreni oluşturan ana nedendir.
Kuantum dünyasının işleyişi bildiğimiz kanunlardan çok farklı hatta aklın alamadığı  şekilde işlemektedir.Örneğin bir parçacık aynı anda iki yerde olabildiği gibi elektronlar kendi yörüngelerini arada boşluk kullanmadan daha doğrusu bir yol olmadan diğer yörüngelere aniden geçebilirler.Hatta buna kuantum sıçraması adı verilmiştir

Şimdi asıl olaya gelelim.Quantum öyle bir alemdir ki bildiğimiz hiçbir şeye benzememekedir.
Örneğin:
Bir molekülü gözlemlediğinizde kurallı hareket ederken gözlemlenmediğinde ise belirsiz olarak hareket edecektir.Bu ise schöder denklemi ile ispatlanmıştır.Hatta Einstein "Tanrı zar atmaz"  derken gözlemlenmeyen bir şeyin belirsiz davranmaması gerektiği üzerine bu sözü söyleme gereği duymuştur.
Einstein'e göre "Bir şeyi siz gözlemlemediğinizde dahi o şeyin orda olduğuna dair karar önceden verilmiştir"
Ancak bunun aksini iddia eden Niels Bohr "Bir şeyi gözlemdiğiniz zaman o şey kurallı  bir şekilde davranır" demiş ve dolaşıklık fikrini öne sürerek iki molekül arasında hayali bir bağ olduğunu ve nerede olursa olsun bu bağların birbirlerinden etkilendiğini söylemiştir. Ve haklı olduğu da kanıtlanmıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=UvKiCmFYeBw

Şimdi asıl soruya gelelim.

Bizler mikro dünyadaki kanunları gözlemlediğimiz zaman bizim için kendisini düzenli hale getiren kanunlar acaba neden böyle bir şey yaparlar?

Gözlemlendiğini bilen ve onu gözleyen kişinin anlayabileceği şekle gelen kanunlar  sizce üstün bir aklın ürünü değil midir?

Kuantum dünyasında akıl almaz olaylar oluyorsa herşeye güç yetiren ve insan aklının ötesinde bir yaratıcı neden olmasın?

15 Mayıs 2016 Pazar

İçgüdülerin Tanrısı

"Düşen bir uçakta ateist olmaz "sözüne ateistler çok kızıyor.İnsanın çaresiz olduğu anlarda bir güce bağlanmasının normal olduğunu ve bu çaresizlik anında bir güce bağlanmanın o bağlanılan gücü kanıtladığı anlamına gelmeyeceğini iddia ediyorlar.Elbetteki böyle bir düşünce açısından olaya baktığımızda bu düşünceyi doğru kabul etmemiz gerekecektir;çünkü böyle bir düşünceyi ortada bırakacak mantıklı bir gerekçemiz yoktur.

Gerekçemiz yoktur;çünkü olaya nasıl bakarsanız doğrularınızda o yönde şekillenir.Düşünsenize henüz bilişsel anlamda zihinsel gelişimini tamamlamamış iki çocuktan birinin yumurta taşırken ayağı takılıyor ve yumurtaların hepsi kırılıyor.Bir diğeri de durup dururken bir kaç tane yumurtayı bilerek kırıyor.Bu durumda kendileriyle akran olan bir çocuğa kimin daha kabahatli olduğunu söylediğimizde muhtemelen bize daha çok yumurtayı kırmış çocuğu işaret edecektir;çünkü kabahati onun kırdığı yumurta sayısıyla ortaya koymak isteyecektir.

Bu örnekteki gibi tabi ki insan zor zamanında illa sığınmak isteyecek yerler arayacaktır.Bunu aramasını mantıklı bulabiliyorsak;o halde yüce bir varlığa inanmadığı halde kendinden daha güçlü olması muhtemel bu varlığa sığınma isteğini de bir mantıkla gerekçelendirmemiz gerekir.Olay anında İçgüdülerimizi harekete geçiren bizlere karşı; içgüdülerimiz neden bize bizden daha güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı olduğumuza dair bir  tepki vermemizi hissettirir.

Eğer bu arzu bizim çok korktuğumuz bir anda tetikleniyorsa,o zaman içgüdüler canlıların tetiklendiği hislere göre ortaya çıkarak tepkisini göstermiştir.Ayrıca içgüdüler canlıların hayatta kalmasına dönük şekilde yeri ve zamanına göre kendilerini belirlerler.O halde bir uçak düşüyorsa ve içgüdülerimiz de bize o anda çaresizliğimizi bilirmişçesine bir varlığa sığınmamız şeklinde ortaya çıkıyorsa o zaman içgüdülerimiz bize bir gerçekten bahsediyor olabilir mi?

Klasik Sorular

1.Allah'in tüm bu olanlardan sonra hedeflediği nedir? 2.Meşhur Ahzap süresindeki peygamberin evlatligiyla evlenmesinin hikmeti? 3.Dini...