27 Temmuz 2015 Pazartesi

Thomas İncil'inde Kur'an'a İşaret Eden Ayetler

Sebt Günü;
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sebt_G%C3%BCn%C3%BC
Herhangi bir yorum katmadan diğer incillerde yer almayan ve sonradan ortaya çıkmış olan thomas incilindeki konuların kuranla örtüşmüş olmasına dair bir video..izlemenizi tavsiye ederim.



Kur'an'a Göre Evrim Mümkün Müdür?

Değişmeyen tek şey; her değişime neden olan Allahtır.Ve o insanın değişe değişe belki de bir noktadan sonra insanın değişilemeyecek kadar rabbine ve canlılara sevgi ve merhametten başka bir düşüncesinin ve hissinin olmadığı bir mükemmellikte olgunlaşmasını istiyordur.Kim bilir Evrim diye bir şey varsa o da bu değişimin sağlanması için Allah'ın yaratmış olduğu böyle bir sürece hizmet ediyordur.Bir şey değişimi tamamlayacak kadar mükemmel olsaydı o da Tanrı gibi olurdu.
Sizi bir tek candan yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini yaratan O'dur.
Burada ilk yaratılanın özel bir kişi olduğu hakkında hiçbir bilgi yoktur. Ademi yarattık demiyor ki.İlk canlıdan (belki de evrime giriyordur;ama ben hala evrimden yana şüpheliyim) yarattık diyor.
Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız.
Buradaki ifade de çoğuldur.Sizi ifadesi vardır.Adem diye tek bir isim kullanılmıyor
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in ailesini ve İmran ailesini, âlemlerin üstüne seçti.
Adem tek başına yaratılmış olsaydı bu durumda ayete göre adem kime karşı seçilmiş olacaktı?
Andolsun ki sizi yarattık, sonra bir suret, bir şekil verdik size, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin dedik,
Yine sizi çoğulu vardır.
Sonuç;
Hz adem ilk yaratılan insan değildir.İlk canlıdan sonra türemiştir.Dolasıyla ademin çocukları kardeş evliliği yapmamıştır.Buradan ilk nefisten kasdedilen tahminim doğruysa evrime göre insanlar çoğalmıştır.Zaten her şey değişim halindedir ve değişimler genelde canlıların daha mükemmel bir hale geleceği yönde ilerler.Bir ayette de;
“O sizi tertemiz kılmak istiyor”
“insanın üzerinden hiçbir şey olarak anılmağa değer olmadığı çok çok uzun bir süreç geçmedi mi?”
Yani amaç insanın kamil bir olgunluğa erişmesini sağlamaktır.



23 Temmuz 2015 Perşembe

Tevrat ve İncil de Hz Muhammed'e Dair İşaretler

Tevratta Hz Muhammed'e işaret eden ayetler:

7- Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Himada’sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım der.
9- Benim bu son evimin şöhreti ilkinden daha büyük olacak der kalabalıkların Efendisi. Ve bu yerde Selam (Şalom) vereceğim der kalabalıkların Efendisi. (Eski Ahit-Haggay-2, 6-9.)
1- Çöl ve onun şehirleri, Kedar’ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar. (Eski Ahit-İşaya-42, 1-11)
Himada” kelimesi, Arapça’da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden “H-M-D” gelmektedir ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır.Tabi her nedense bu keilme Türkçeye "Değerli eşyalar" anlamında geçmiş.Ayrıca AHMED isminin H-M-D'dir.

İncilde;



16- Ben de Baba’ya yalvaracağım ve o size başka bir “Paraklit” gönderecektir.
İncil-Yuhanna-14, 15-16
26- Ama Baba’nın benim adımla göndereceği Paraklit, Kutsal Ruh size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak
İncil-Yuhanna- 14, 26
7- Bununla beraber ben size gerçeği söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Paraklit size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim.
8- Ve o geldiği zaman günah, doğruluk ve hüküm konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir.
İncil-Yuhanna-16, 7-8

13- Ne var ki O, yani gerçeğin ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.
14- O beni övecek. Çünkü benim olandan alıp, size bildirecek.
İncil-Yunanna-16, 13-14
Ey Kutsal Kitabın bağlıları! Tanık olduğunuz halde, neden Allah’ın delillerini inkâr ediyorsunuz?(3:70)
Ey Kutsal Kitabın bağlıları! Neden gerçeği yalanla örtüyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?(3:71)

Prof. Abdulahad Davud’a göre Paraklit kelimesinin Hz. İsa tarafından vazedilen Arami lisanındaki “Himda” ve “Hemida” kelimelerinin Eski Yunanca’ya tercüme edilmiş şekli olması kuvvetle muhtemeldir.

12 Temmuz 2015 Pazar

Cehennem Tehditlerine Yönelenler..

“Hayır! Yaptıklarına son vermezse Onu alnından tutup sürükleyeceğiz.O yalancı ar damarı çatlamış alnındaO zaman çağırsın Nadiye’yesini
Biz de çağırıcağız Zebani’leri…”

(Alak; 15-18)

Bu ayetde kastedilen  Ebu Cehil’di. 


“Bana bırak doğarken yapayalnız olan o adamıZenginliğine zenginlik kattığım Etrafında dolanıp duran oğullarıyla Önüne alabildiğine geniş imkânlar serdiğim o adamı…
Hala gözü doymuyor; verdiğimden daha fazlasını istiyor. 
Hayır! O ayetlerimizi inadına inkâr etti
Ben onu dimdik bir yokuşa süreceğim 
Düşündü, ölçtü, tartı Kahrolasıca nasıl da ölçüp biçti

  “Onu ateşe sokacağım. Ateşin ne olduğunu bilir misin? 

O öyle bir ateş ki geride bir şey koymaz. Derileri yakıp kavurur…”
 “Sizi ateşe sokan nedir? diye sorulunca şöyle diyecekler; Biz salat etmezdik (yani) yoksulu doyurmazdık. Günahkarlarla günaha dalardık (yani) hesap gününe inanmazdık. Gerçeğin ta kendisi olan ölüm gelinceye kadar hep böyleydik…” (Müddesir; 43-47).

 Velid bin Muğire idi. 


“Kahrolsun Ebu Leheb İktidarı, kahrolsun!

Malı ve kazancı (zenginliği) onu kurtaramayacak!

O alev alev yanan ateşe atılacak! 

Karısı da odun taşıyacak

Boynundan bağlanmış bir iple” (dişi köpek gibi)

(Leheb;1-5)

Açıklamaya gerek yok sanırım.

“Kim sakınır, malından harcar 

Güzel olanı (vermeyi) tasdik ederse

Biz ona cenneti kolaylaştıracağız.

Kim de cimrilik eder ve zenginliğini kendine yeterli görürse (istiğna)

Ve güzel olana yalan derse

Ona da zor olanı (cehennemi) kolaylaştıracağız.

Mezara yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak.

Bize düşen doğru yolu göstermek,

Dünya ve ahiretin bize ait olduğunu haber vermekten ibarettir

Sizi kaynayıp köpürene karşı uyarıyorum

Ona ancak günaha batmış azgın (şaki) girecek

Yalan diyen, burun kıvıran o azgın…

Ondan ancak şunlar kurtulacak; sakınan,

Arınıp temizlenmek için malından veren,

Hiç kimseden bir beklentisi olmadan

Sırf Yüce Rabbi’ne özlem duyarak veren…”

(Leyl; 5-20)


“Hayır! Bilakis öksüze vermiyorsunuz 

Birbirinizi yoksulu doyurmaya teşvik etmiyorsunuz. 

Her şeye açgözlülükle saldırıyorsunuz.

Mala mülke gözünüz doymuyor; yığdıkça seviyorsunuz…

Hayır! Yeryüzü peş peşe sarsılıp paramparça olduğu zaman,

Rabbin ve güçleri bütün görkemiyle geldiği zaman,

İşte o gün cehennem orta yere konacak. 

İnsan anlayacak her şeyi ama iş işten geçmiş olacak.

Diyecek ki “Keşke ömrümü boşa harcamasaydım.” 

Artık o gün Allah’ın ettiği azabı kimse edemez. 

O’nun kıskıvrak bağladığı gibi kimse bağlayamaz… 

Ama ey vicdanı rahat olan kişi, sen!

Sen dön Rabbine, sen O’ndan, O senden razı olarak. 

Gir kullarımın içine. 

Gir cennetime!”

(Fecr; 17-30)



“Kaş göz işaretleri yaparak alay edenin vay haline!

Vay haline o boyuna mal istif ederek sayıp durana!

Sanır ki malı kendisini ebedileştirecek

Hayır! O yalayıp yutan bir vakuma atılacak

Bilir misin nedir yalayıp yutan vakum?

Allah’ın cayır cayır yanan ateşidir

Öyle ki alevleri yürekleri dağlayacak 

Cehennem üzerlerine kilitlenecek

Yüksek kapılar üzerlerine kapanacak.”

(Humeze; 1-9)

Kasdedilen Umeyye bin Halef 


Bu şahısların hayatlarını ve kuranda bu şekilde anılmalarına neden olan ortak yönlerine baktığımızda onların zenginlikleriyle övünüp fakiri,yoksulu,düşkünü hor görmelerinden kaynaklandığını görmekteyiz.Onlarda cehennemde olunca aynı duruma düşmüş olacaklardır.Ta ki "(11/HÛD-107: Rabbinin dilediği hariçonlar gökler ve yer durdukça o ateşte süreli kalacaklardır. Çünkü Rabbin, istediğini hakkı ile yapandır.)"



Yaratıcının Varlığı

Bizi bir Tanrının var oldugu fikrine götüren neden;
 "Evrendeki doğru müdahalelerin üstün bir bilince ve üstün bir güce göre şekillenmesine ihtiyaç duyacak kadar zorunluluk içermesidir."
İnsanın et,kemik,doku vb.maddi tabanlı bir sistemden ibaret olmadığını biliyoruz.İnsandaki soyut alemin bu Evrende oluşabilmesinin imkansızlığı da ortadadır.Bunu ise Evrenin buna yönelik bir yapı ya da zorunluluğa sahip olamamasından anlıyoruz.
Mükemmelden kasıt var olan her şeyin arka planında görsel bir efekt ya da estetik aramak değildir.Sorun; zorunluluk ya da amaç eksenli bir işleyişe ya da planlama gücüne sahip olmayan bir Evrende, canlıların var olmasını sağlayacak kadar iyi işleyen uyumlu tesadüflerin "var" hale gelmesidir.

Evrene Dair Sorular


Big Bang ile orataya çıkan BİLİNEN fiziki kuvvetler 4 tanedir

1-Elektromanyetik Kuvvete bağlı Elektronların atom çekirdeğine bağlanması neye göre bir zorunluluk haline gelmiştir?

2- Güçlü Kuvvetin atom çekirdeğini bir arada tutmasına neden olmasını zorunu kılan ne?

3- Zayıf Kuvvetin kontrolünde olduğu radyoaktif parçalanmalar nede çok özel değerlerin ortaya çıkacağı şekildedir? (nötronların, bir proton, bir elektron ve bir anti-nötrino açığa çıkması gibi)

4- Kütle çekimi neden nesnelerin belirli bir düzlemde kalmasını sağlamaktadır?

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken kütle çekimidir.Evrenin oluşma aşamasında kütle çekiminin olabilmesi için öncelikle maddenin oluşması gerekmektedir.Bu durumda kütle çekimi evrenin başlangıcından sonra özel olarak va eden nedir?

Madde ile antimadde arasında neden düzenli bir asimetri vardır?

Evren sürekli değişmesine rağmen fizik yasaları neden değişmez?

11.boyut varsa eğer;o halde göremediğimiz bilmediğimiz şeylerin varolmayacağı konusunda ısrar bilimsel midir?

http://www.focusdergisi.com.tr/bilim/00151/


http://www.youtube.com/watch?v=mXMQtarStgU

Putperestlik ve İbadetler

Putperestlik döneminde kaldığı iddia edilen namaz ve oruç gibi ibadetler aslında putperestlikten önce de vardır.Peygamberden önceki dönemde  sadece şekil değiştirerek içeriğinden ve anlamından yoksun bir şekilde gelenek halini almıştır.O dönemin Hanif dinine mensup kişiler de bu yaygın ibadet şeklini uyguluyorlardı;ama bu demek değildir ki bu ibadetler putperestliğin ürünüdür;çünkü bu ta en başından tüm ibrahimi dinlerde olan bir ibadet şeklidir.
ibrahim suresinde ibrahim aleyhisselamın şöyl bir duası vardır;
Rabbim, beni de, soyumdan gelenleri de namaza müdâvim et; Rabbimiz duâmızı da kabûl et.

Cennet ve Cehennem

cennet ya da cehennem olmasaydı İnsan ahirette hangi sahada kendine yer bulacaktır?Cennet ya da cehennem olmasaydı insanların eylemelerini sınırlandırmak, insan fıtratına uygun ve yine insan  için insanları anlayacağı nasıl bir dil kullanmanız gerekirdi?.insanların beklentileri varsa bu beklentileri onun varoluş nedeniyse bu da insanların var olacağı bir alana sahip olma isteklerine neden olacaktır.İyi ya da kötü ne olursa olsun iyilik yapanların var olacağı bir cennet, kötülük yapanlarında arınmaları için cehennemin varlığı gerekecektir.Cehennemi var eden; insanların bir cehennemden haberdar olmalarına rağmen, kendi yaptıklarının sonuçlarına bağlı olarak bile bile bunu ısrarla yapmak istedikleri kötülükleri neden olacaktır.İnsan cehennemini kendi hazırlar.

Kuran ve Anadolu Erenleri

Emekli bir Albay ile yaptığımız bir tartışmada kuranın aslında insan ürünü olduğunu;ama onu yazan kişilerin erenler olduğunu ve ilham yoluyla insanları aydınlatmak adına böyle bir tercihte ve yönelimlerde  bulunduklarını söylemişti.Yani yapılanın normal ve güzel bir şey olduğunu ileri sürüyordu.Enterasan olan şu;Tanrıdan gelmiş gibi iddia ettikleri vahiylerin güzel olması o şeyin geldiği metodun yanlış olmasını haklı çıkarması için yeterli bir sebep midir?Kişi bunları kendi yazmış ve tanrıdan gelmiş olduğunu iddiasındaysa o kişinin sözlerinin ne kadar önemli ve güzel olduğunun bir önemi yoktur;çünkü içinde masum da olsa yalan vardır.Yalanlar güzel de olsa o şeyin yalan olduğu gerçeğini değiştirecek kadar güzel değildir.

İslamdaki İmtihan Felsefesi

Allah neden kendini gösterme gereği duymuyor?

 (Akla verilen değerin bilinmesi için)

Allah neden sadece yaptıklarıyla kendini belli ediyor?

(Tanrının görkemini dolaylı yoldan sergilemesi ve insandan kendisini bilmesi yolunda ona yardımcı olma isteği onda ortaya çıkarmak için)

Peygamberin doğru söyleyip söylemediğinin kanıtı neden yok?
 (Akıl,mantık ve inanç beraberliğinin insanda sürdürülmesi/süregelmesi için)

Kuran neden tam anlamıyla ilahi olduğu yönünde anlaşılır değil?
(Anlaşılır olanın aklı ve vicdanı değersiz kılmaması için..,akıl dolaylı yoldan her şeyi bilmesine rağmen hala net kanıtlar aramaya çalışırsa bu vicdanı körelten bir akıldır.Evrende yaptıklarıyşa kendini belli eden bir varlık varsa onu görmeden ona iman etmeniz vicdan gerektirecektir.)

Bir Tanrı neden bir şeyi bilip bilmekten ziyade bir şeye inanıp inanmamızı ister?

(Vicdanın akla mahkum olmaması için)

Kutsal bir kitabın söyleminde onu haklı çıkaracak ya da yalanlayacak şekilde o kitabın tarihte değişip değişmediğinin belirlenememesinin sebebi nedir?

(Tüm kanıt/kanıtsızlığa rağmen gerçekleşmek zorunda olan karşısında insanın çaresizliğini görmesi için)

Bir kitabın günümüz dünyasında bile hem değiştirilebilir hem de değiştirilemez şekilde ince bir ölçüye sahip olması, neden onun hem kutsal olduğuna hem de olmadığına kanıt olarak gösterilemez?

Bir dinin bilinemez olana inanmayı telkin etmesi neden insanlığın bir kısmı için evrensel değerler içermez?

(Kamil olgunuğa erişen ve bu olgunluğa erişmemeyi sağlantı haline getiren insanları belirlemek için)

Tüm bunlardan sonra hala insanın inanmak için somut nedenler ve gözle görülür kanıtlar aramaya yönelmişse bu onun samimi olmayan inkara şartlanmış kişi olduğunu gösterir.Ve bu da insandan beklenen samimiyet testinin insanın veremediği anlamına gelir.Önemli olan görülen değil görülmeye iman edebilme erdemliliğidir;çünkü bu imtihan her yerde aynı şekilde tezahur etmektedir.Doğa her haliyle onların gözleri önünde ve bir tanrının varlığını işaret edecek şekilde işlemektedir.

Kuran;
Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

İncil;

Çünkü Tanrı’ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. 20 Tanrı’nın görünmeyen nitelikleri –sonsuz gücü ve Tanrılığı– dünya yaratılalı beri O’nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur.

Tanrı’yı tanımakta yarar görmedikleri için Tanrı onları yararsız düşüncelere, yakışıksız davranışlara teslim etti. 29 Her türlü haksızlık, kötülük, açgözlülük ve kinle doldular. Kıskançlık, öldürme hırsı, çekişme, hile, kötü niyetle doludurlar. 30-31 Dedikoducu, yerici, Tanrı’dan nefret eden, küstah, kibirli, övüngen, kötülük üreten, anne baba sözü dinlemeyen, anlayışsız, sözünde durmaz, sevgiden yoksun, acımasız insanlardır. 

Kutsal Yasa'dan yoksun olan uluslar kendiliklerinden bu Yasa'nın gereklerini yaptıkça, Yasa'dan habersiz olsalar bile kendi yasalarını koymuş olurlar.
15 Böylelikle Kutsal Yasa'nın gerektirdiklerinin yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları buna tanıklık eder. Düşünceleri de onları ya suçlar, ya da savunur.

Allah Kaldıramayacağı Bir Taşı Yaratabilir Mi?

Evet Allah kaldıramayacağı taşı önce yaratır,sonra da kaldırır.Eğer onun tanımı her şeye gücü yeten bir varlık tanımına uyan özelliklere sahipse (ki öyle) o zaman bunu rahatlıkla yapabilme yeterliiliğine de sahiptir demektir bu..Tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan..öncelikle her şeyi yaratan bir güç var sonrada hiç bir şeyin kaldıramayacağı başka bir güç var.Bu tutarsızlıktır;çünkü her şeye gücü yeten her şeyi kaldırabilir bu ise "her şey" dediğimiz için kendinden büyük olanı hem kaldırabilme hem kaldıramama durumunu ortaya çıkarır..Halbuki iki zıt kutup ve iki durumunda varlığı ve gücünün sınırı yok.Bu durumda hangi durumun hangi duruma galip geleceğini nasıl ölçebileceksiniz.Tanrı sınırsız ve sonsuz bir güçteyse sınırsız ve sonsuz bir gücün karşısına sınırsız ve sonsuz bir başka bir güç koyarsanız bu güçlerin sınırları olmadığı için sonuç elde edemezsiniz.Kuantum dünyasında bile madde aynı anda hem var hem yok hem de iki yerde aynı anda bulunabiliyor.Bu bile akıl almaz bir şey ise, Tanrının aynı anda böyle bir güç gösterisinde bulunup her iki durumu da karşılama gücü ve becerisini sergileyemeyeğini mi sanıyorsunuz.Ayrıca sizin bu düşünceniz kendi fiziki aleminiz ölçüsünde olacaktır.Tüm boyutların ötesinde hangi yasaların ya da durumların insana ne gösterebileceğini bilemezsiniz.BigBang'den önce zaman yoksa o halde Allahın olmadığı bir zamanın yer alması gerekir ki o zamanın olduğu yerde Allah var olmuş olsun;ama bilim bize herşeyin Bigbang ile (madde,zaman) başladığını söylüyor.
"Yalvarda bana seni yanıtlayayım,bilmediğin akıl almaz şeyleri sana bildirireyim"Yeramya

Neden Varız

Allah Evrendeki her şeyi bir nedene dayandırarak yaratmışsa, Evrendeki her şey birbirinin zorunlu hali olarak işliyorsa o zaman insanın da Evrendeki varoluş hali de bir nedene dayalı olarak ortaya çıkmış olacaktır..Zaten bir yaratıcının varlığını; Evrendeki olmazsa olmaz olan hassas sistemler ya da olması gereken akıllı müdahale gerektiren nedenler ortaya çıkarıyorsa,insanın varlığı da bir nedene bağlı olarak çıkmak zorundadır.İnsanın kendıne "Neden varım" sorusunu yöneltmesi o "neden" sorusunu ona sordurmasını sağlayan merak dürtüsündendir.Bu dürtü de kendisine ait değilken, bu dürtüyü ona sağlayan da madde olamayacağı için bu durumda ona bu merak dürtüsünü veren Allah; bu dürtüyü insana,  insanın varoluş amacını sorgulamasını istediği için vermiştir..Sorgulamasını istediği bir şey varsa o zaman bir nedende vardır.Yaratıcı insan aklı ve bilincine değer verdiği için onun varoluş nedenini kendi aklı ve çabasıyla bulmasını görmek istemiştir.

Yokluk Fikri

Eğer yokluk diye bir kavramın varlığı mümkün değilse; (zaten varlığı mümkün olan bir şey var olmuş olur) o halde olmayan bir şeyin varlığı hakkında zihnimizi meşgul eden nedir?Öyle ya olmayan bir şeyin zihni de meşgul edememesi gerekir.Hiçliği düşündüğünüz an o şey zihninizde yer edinmeye çalışan bir varlık haline gelmiş olacaktır ve siz o hiçlik diye tabir ettiğiniz şeyi zihninizde kavramlaştırdıgınız için o artık kavramı olan yani tanımlanabilen bir varlık haline gelmiştir.Sorun işte burada başlıyor.Bir şey yoksa onun varolabileceğine dair bir fikrin de olmaması gerekir.Bence bu fikrin zihnimizde doğmasına neden olan;"Varlığın zıttının ne olabileceği fikridir"

4 Temmuz 2015 Cumartesi

İlk Canlının Beslenme Şekli?

Canlılar malumdur ki başka bir canlı türüyle besinlerini sağlarlar.Bu ilk canlı nasıl oldu da kendisine enerji sağlayacak hücreleri besin olmadan edinebildi?

Diyelim ki bir şekilde molekülleri kendine enerji sağlayacak bir yöntem geliştirdi.Yani beslenmeden de kendisini hayatta tutabilecek,kendisine enerji sağlayabilecek bir biçimde canlı besin kullanmadan başka bir yöntem oluşturdu.Peki o zaman ilk canlının türü neden kendisine enerji sağlayacak yöntemi yani daha basit olan yöntemi sürdürmedi de kendi nesli için zararlı olacak başka canlı türlerini besin olarak tercih etti? Bu o ilk canlının türünü riske atmak değil midir?
Burada evrime göre evrimin avantajlı olandan yana tavır alması gerekmiyor muydu?

Canlılar İllaki kendisine enerji sağlamalı ve bunun da tek yolu diğer canlılardan sağlamaksa ve dünyanın ilkel dönemlerinde ilk canlıdan başka da canlı yoksa bu ilk canlı nasıl beslenmeden yaşamını sürdürebildi?

Ya da bir şekilde başka bir canlıya gerek kalmadan kendisine enerji sağlayabildiyse bu neden hep sürmedi?
Hiç bir canlının hiç bir canlıyı yemeye ihtiyaç duymadığı bir dünya daha güzel olmaz mıydı?

Hatta öyle bir teknoloji varsa bilim adamları şu açlık sorunu o ilk canlının nasıl çözüm bulduğuna bakarak çözemezler mi?

Klasik Sorular

1.Allah'in tüm bu olanlardan sonra hedeflediği nedir? 2.Meşhur Ahzap süresindeki peygamberin evlatligiyla evlenmesinin hikmeti? 3.Dini...