23 Aralık 2013 Pazartesi

zaman'ın Ruhu

Zaman dediğimiz kavramın genelde tam olarak bir tanımı bulunmamaktadır.Herkesin tarifi farklı olmakla birlikte zaman bana göre;maddenin mesafe kaynaklı hareket değerlerininin, nesneler üzerinden insan algılarına kazandırdığı yıpranma oranıdır.

Madde üzerinde hareket ettirici bir güç olmasaydı zaman denilen bir şey de olmazdı.Zaten "herşey dondu" algsının zihnimizde uyandırdığı izlenim zamanın durmasına yöneliktir.ki atomların çevresinde dönmeyen elektronlar varolsaydı zaman da olmazdı.sonuçta evrende, evreni hareket ettrici bir gücün sayesinde evrendeki insanda zaman kavramı varolmuştur.peki zaman ne işe yarar?

zaman tüm canlıların büyümesini sağlar.

zaman felsefik açıdan tüm kötülüklerin unutulmasını sağlar.

zaman değişimlere neden olur.

zaman her yönden birikim li ilerlmeyi sağlar.

ve zamanın kötü tarafı;

zaman insanın kısacık ömrünü olgunlaştırmakla beraber insanın sonunu da hazırlar.


peki zamanın neden bu kötü tarafını insan yokedemeyecek güçtedir.evren mi akıllı;yoksa zaman mı ınsandan daha akılldır? ki insan onsuz yaşayamaz,onu ele geçiremez ve onun çizdiği yoldan çıkamaz.
Geçmiş zaman nereye akar ki insan geçmiş zamandaki halini elde edemez.Evrim zamana ihtiyaç duyup canlıları gelişitiryorsa neden aynı evrim zamana ihtiyaç duymadan yaşayabilen bir canlı üretmedi.Hani  insanı yarattığı iddia edilen evrimin,insanın bulamadığı çözümlere daha iyi çözüm bulması gerekmez mi?

14 Aralık 2013 Cumartesi

Hücrelerin Aklı

.Hücreler aptal olmalarına rağmen her ne hikmetse insana iyi gelecek bazı işleri bilinçliymiş gibi yapma yeteneğine sahipler.Tabı şurası gerçek ki bilincin olmadığı yerde bunları sağlayacak olan bir sistemde olamaz.Acaba buna evrimciler nasıl bir açıklama getirebiliyorlar merak ediyorum.Zaten işin derinliğine girerseniz şu kelimeleri bile kurgulayan düzgün cümleler haline getiren ve sırasını belirleyen hücrelerin bunun nasıl yaptığının bilinçli bir müdahale dışında asla açıklanamayacak olmasıdır.Bazı evrimciler der ki"hücreler akıllıdır"bu aslında onların son çare olarak ispatlanmayan uçuk bir savunma stratejileridir.Madem hücreler akıllı o zaman hücreler şunu da hesaplamaladır.

Hücreler özellikle nöronlar yani sinir hücreleri insanın vucudunda beliren bir hastalığı insana bildirmek için beyne uyarı niteliğinde ağrı gönderir.Yani bak" buranda bir rahastzlık var dikkatını buraya yönelt " demek istemektedirler.Aslında bu akıllı bir davranış mıdır?Evet bu akıllı bir davranıştır.Ancak bu davranışı nedense fizik kurallarını bilmeden gösterirler.
İnsanın kaçınılmaz sonu olan ölüme yaklaşan bir insana bile ölünceye kadar hep bu ağrı sinyallerini göndermekle meşgul olurlar.Hatta beyin bri noktadan sonra bu sinyallarin anlamsız olduğunu idrak eder gibi bir belli bir süre sonra bu sinyalleri dikkate almamaya başlar.Madem hücreler bilinçli o halde neden fizik kurallarının işleyişine göre hareket etmiyorlar.Mesala baktılar adamdan yana umut yok o halde o ağrı sinyallerini bir noktadan kesmeleri gerekirdi.Demek ki hücreler aslında akıllı olmak yerine şartlanmış oldukları yönlendirilkleri programlandıkları sisteme göre hareket etmektedirler

5 Aralık 2013 Perşembe

Tanrının Varlığı, Hiçliğin Benzeri..

"Hiçlik" aslında varolmayan bir kavramdır.Biliyoruz ki hiçliği düşündüğünüz an onu bir şeye çevirmiş olursunuz;çünkü akıl maddi dünyanın dışındaki varlığı idrak edemez.Varlıksızlığı yani hiçliği ise asla anlayamaz.Peki hiçlik diye birşeyi düşündüğünüz an o bir şeye dönüşmüş oluyorsa o halde birşeye dönüşmüş olan bu kavramın neden anlamaya çalışıyoruz.Kısacası olmayan birşeyi neden düşünmeye çalışırız?

İşte Tanrı da bunun gibidir.Tanrıyı düşündüğünüz an onu birşeye dönüştümüş olursunuz.Düşündüğümüz hiçbir şey tanrı değildir.Düşündüğümüz hiçbi şey nasıl hiçlik değilse düşündüğümüz hiçbir şey de Tanrı değildir.
O insan aklının ötesinde varolan ve hiçbir aklın çözemeyeceği özellikte olandır.Eğer o böyle olmasaydı o zaman bizlerde zihnimize ters gelen "hiçlik " kavramını düşünmeye çalışmazdık.Bizleri  olmayan bir şeyin varlığını düşündürmeye çalışan kişi aslında burada bizlere kendi varlığının bizim varlık anlayışımızın dışında olduğunu göstermeye çalışmaktadır

27 Kasım 2013 Çarşamba

İnsan ve Düşünen Hayvan

Akil ahibi olmayan insanlarin dustugu durumu izah etmeye gerek gormeyecek kadar, onlarin ne hallere dustugunu akli basinda olan herkes bunu bilir

Akildan yoksun insan yasamani surdurmeyi beceremez.Akildan yoksun insan icgudulerine ragmen hayatini surdurmesine neden olacak ihtiyaclari nasil edinecegini bilemez.Baskalarina muhtac halde yasar.hatta ve hatta akil hastanelerinde gozetim altinda tutulacak kadir acizdir.

sorulacak soru su:peki hayvanlar akildan yoksun olmarina ragmen neden hayatta kalmak icin yapmalari gerekenleri insanlardan daha iyi yapabiliyorlar.neden insan akilsizken bu derece tum meziyetlerinden yoksun zavalli bir haldeyken akilsiz canlilar buna ragmen insandan daha hunerli? Eger bu icgudulerden kaynaklanan bir durumsa icguduleri hayvanlarin dogru yonde kullanmasini saglayan ne? Insan neden icgudulerini dogru kullanarak hayvanlar gibi yasama tutunamiyor.yoksa evrim birine akil digerine icguduyu ayri ayri mi planladi

Bilgi Sorunsalı

Bir bilgisayarın bilgiyi işleyip onu doğru yönde kullanabilmesi için bilginin analizini yapacak bilgiyi tanımlayacak kısaca başka bir bilgi gerektiren bir işletim sistemine ihtiyacı olacaktır.Aksi takdirde bilgisayar kendisine gelen bilginin bilgi olduğunu anlayamaz ve o bilgiyi nasıl kullanacağını bilemez.Peki evrenin ilkel dönemlerinde canlılığa gerekli olan bilgi nerden geldi ve bu bilgiyi işletecek sistem nasıl varoldu?

Ham bilgi tek başına bir işe yaramaz birde bunu işletecek bir mekanizmanın varolmasının zorunlu olduğunu görüyoruz.Evrimin hangi tesadüfi paradigmaları böyle bir sistemin oluşmasına neden oldu?Bilgi nasıl gelişme gösterir.Ki bilgi nöronların gelişigüzel hareketleri sonucunda oluşuyorsa bebekler neden büyükler gibi düşünmüyor.

Sorgulanmamış Hayat

Einstein bir sözü vardır."Herkesin hem fikir olduğu bir gün kayıp bir gündür"
Aslında bu Tanrının da insanların her konuda hem fikirli oalrak yaratmadığının nedenlerini bize göstermektedir.Her kadın ya da erkek aynı olsaydı insanlar karşı cinslere ilgi duyabilirler miydi?

Her düşünce aynı olsaydı insanlar farklı keşiflerde bulunabilirler miydi?Herkes tanrıyı görseydi insanlar insanlar tanrıdan başka herhangi bir şeye inanma ihtiyacı duyar mıydı?Herkes bir tanrının olmayacağını bilseydi herkes felsefe yapabilir miydi?Ya da herkes aynı şekilde düşünseydi insanlar bir tanrıya inanmayan kimse olur muydu?Ya da bitki ve hayvan çeşitleri olmasaydı insan kendisi dışında farklı bri canlı arayışını zihninde varedebilir miydi vb.

Bunlara baktığımızda Tanrının hereyi farklı yaratmasının nedenleri ortaya çıkıyor.En basitinden bir tanrının varlığınan inanan kişi canlıların belirli bir noktaya kadar büyümesi ve sonrasında bu büyümenin durmasının bilinçli bir programcı tarafaından tasarlanamsı gerektiğini düşündürürken,diğer yandan inançsiz bir kişi bunu sadece tabiat kanunlarının (tabi o kanun nereden geliyor sorusu muallakta kalıyor) canlılar üzerindeki gelişim etkisinin belirli bir yere kadar süreceğini iddia edebilir.Ancak bir noktadan sonra insanlar;var olan her şeyin, kendisinden önce gelen bir şeyin neden olduğuna inanmışlardır.Tıpkı farklılıkları yaratan tanrının bunu bir nedena bağlamış olması gibi.

Evrende herşey kendi işlevini yerine getiecek şekildedir;ancak her şey kendisini aşacak nedenleri varedecek işlevleri yerine getiremez.Tıpkı insanların birbirlerine benzememek ya de herkes gibi aynı düşüncelere sahip olamamak için kendi öz yapılarına müdahale edememeleridir.
Sokratın dediği gibi;
Sorgulanmamış Bir hayat Süren İnsanların Hayatı, Kendi Ellerinde Yada Kendi Kontrollerinde Değildir. Onların Denetimi Dışarıdan Gelmektedir "Sokrates"

Bizleri tek ortak yönü ise ölümün gerçek olduğunun bilincinde olmamızıdır.hoşo'nun dediği gibi;
Birisi daha büyük bir ev ister, daha büyük bir banka hesabı, daha fazla ün, daha fazla isim, daha fazla güç ister. Birisi başbakan veya cumhurbaşkanı olmak ister. Hepsi sahtedir çünkü ölüm onları alıp götürecektir. Sahtenin anlamı budur. Sadece ölüm tarafından götürülemeyen şey gerçektir

Bilinçli İnsandan ÜRETKENLİĞE

Kişinin bir tanrının varolmadığını iddia etmesi için beraberinde şu nedenleri ya kendisi müdahalesiyle başarabilmiş olmalı ya da bunların evrende nasıl başarılmış olduğunun nedenlerini kanıtlamalıdır.

canlılık arzetmeyen toprağın bir bitkiyi üretmesı ve bu bitkileri sistematize ederek meyvelerin oluşumda kullandığı yöntemleri ve maddeleri insanın kendisi de aynen kullanarak (yani kopya çekerek)ortaya böyle bir (meyve üretsin) ürün çıkarsın .Ya da biraz daha imkanını kolaylaştıralım.odundan meyve getirme sanatını gerçekleştirirlerse seviniriz.Hem de akıl bedava..

Canlılık arzetmeyen evrenin küçük bir modelini üretsinler.Büyük patlamaların olduğu,yeni yıldızları oluştuğu,yörüngelere sahip gezegenlerin varlığı,büyük ısı kaynaklarının oluşturduğu elementlerin her an varolduğu küçük bir evren modeli inşa etsinler.

ve bu hengamenin içinde düşünebilen canlıların oluşabileceği alanları ve canlıların gelişimin sağlayacak evrim mekanızmasının oluşabileceği bir ortamı varetsinler

Maddeleri kullanarak suyu üretsinler

Cansız evrende bilgiyi varetsinler

Cansız evrende kendi kendine varolduğunu ileri sürülen insanda düşünmeyi ve duygulanmayı sağlayan nedenin nöronların gelişigüzel hareketleri olduğunu düşünüyorlarsa bu nöronların aynısını üretip aynı anda sevgiyi yüklesinler,şiir yazma yeteneği yüklesinler,düşünmeyi yüklesinler,farkındalığı yüklesinler
.
Tesadüfler kendi kendine düşünebilen bir canlılının varolmasına neden oluyorsa o zaman insanlarda düşünebilen canlıların çok daha ötesinde bir canlıyı  üretsinler
vb..

Tüm bunları aklını ve elindeki malzemleri kullanarak varedemeyen insanın tüm bunlara neden olanın tesadüfler yığını olduğunu iddia ederse bu kadarını da anca "çüş" denir

2 Kasım 2013 Cumartesi

Tanrı ve Dinler Neden Var


Bizler "Evrenin onun olmasını gerektiren nedenlerin içinde yer aldığını bildiğmiz için tanrı vardır".diyoruz.Yaratılışı kabul etmeyenlere ;
"o halde tanrının olmadığını bizlere kanıtla" diye bir soru yönelttiğiniz takdirde cevapları şu şekilde olacaktır
"olmayan bir şeyin ispatı da olmaz"tıpkı carl saganın dediği gibi
"kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta ihtiyaç yoktur"
deyişi gibi bir nedeni öne sürerler.Halbuki tanrının varlığını baştan OLMAYAN sınırı içinde değerlendiriyorlar.iyi de olmadığı ispatlanmadı ki?
Din de aslında Tanrının insanı neden yaratmış olabileceğine dair verilmiş haklı bir tepkidir.Tanrının nasıl ki varlığı evrendeki haklı nedenlere dayanıyorsa,tanrının insanı yaratmış olmasının da haklı nedenleri olmalıdır.Ve bu yaratılma nedeninın yanıtını arayan insan bunu yanıtlamak adına çaba gösterme gerei duyuyorsa ve tüm bu çabaların sonucunda din denilen bir cevap yöntemini belirliyorsa insanlar bir din yaratmakla tanrı karşısında haklı bri nedene sahip olmuşlardır demektir.

Paradokslarla Ateizm

2 gün önce öteki gündem progrmında akıl din ilişkisi adlı bir program izledim.Ayşe Hür adında ateist bir araştırmacı yazar ve karşısında biri felsefeci bir diğeri de biyolog olmak üzere moderatör dışında iki kişi vardı. Aslına bakarsanız bu pekte hoş ve ahlaki de olmayan bir tartışma biçimiydi.Ayşe hürü araya almışlar sağdan soldan habire fikirlerini empoze etmeye çalışırlarken ayşe hanımda bunun etkisi altında kalmamak adına ses tonunu yükselterek hızlı hızlı konuşarak ve soru üstüne soru sorarak bu soruların yanıtını beklemeden karşısındaki kişilere baskı yapma telaşı içindeydi.Açıkcası çok verimsiz ve klişe bir program izledim.konu bazen öyle yerlere geldi ki ayşe hanımın Turan Dursunluğu tuttu yeri geldi cımbızlama ayetlerden dem vurdu yeri geldi. Tanrıyı kim yarattı, kuran neden Arapça gibi aynı teraneleri sordu da sordu.aslında bunları sorması gayet doğalda biraz yaratıcı olsaydı daha verimli olabilirdi;ancak burda bu iki kişinin özellikle Caner Taslamanın yanıtlarının yetersiz kalması beni şaşırtan ayrı bir durumdu.Ayşe Hür durup durup Tanrıyı kim yarattı sorusunun havada kaldığını ve bunlara cevap verilmediğini söyledi.Bu sorunun yanıtı her zamanki gibi oldukça basitti ve bu ateistlerinde kafasına uyan bir cevaptır (ki bu sorula nereye varılmak istenir onu da anlamış değilim)
yanıt olarak;
"yokluk var mıdır?
-yoktur;eğer varsa nasıl yokluk olur. Bu durumda elimizde bir seçenek kalıyor.birşeyler hep vardı.yokluk varlığı üretmeyeceğine göre o zaman tanrı herşeyin varlık nedeni olarak karşımıza çıkar."
ve dil konusunda da özellikle kuranın neden arapça olduğunu sordu.yanıt olarak;

Biliyoruz ki her bilim dalının bir dili ortak bir dili vardır.örneğin tıp latince ise o halde kuranda insanlığa ortak bir mesajsa kuranında kendine özgü bir dili olmalıdır.eğer kuran bir den çok farklı dilde gönderilmiş olsaydı o zaman her dil kendine özgü anlamlar içersinde farklı yorumların çıkmasına neden olurdu ve her farklı dildeki insanlar kendi dillerinin özelliklerinden çıkardıkları yorumlara göre dinlerini belirlemiş olurlardı.
bari şunu da sorsaydı tam olurdu.tanrı kaldıramayacağı bir taşı yaratabilir mi?yanıt olarak şunu söylerdik
tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan..öncelikle herşeyi yaratan bir güç var sonrada hiçbirşeyin kaldıramayacağı başka bir güç var:)bu sorudaki bir diğer oyun ise tanrı sınırsız ve sonsuz bir güçteyse sınırsız ve sonsuz bir gücün karşısına sınırsız ve sonsuz bir başka bir güç koyarsanız bu güçlerin sınırları olmadığı için sonuç elde edemezsiniz.
Sonuç olarak gördüğüm o ki ateistlerin hepsi aynı dilden konuşuyorlar ve hepsinin sorunu da ortak...Bir Tanrının olmasına ihtimal vermektense en mantıksız olana inanmanın daha iyi olacağı kanısındalar.Aslında bu duygusal bir tavırdır.yani Evrende var olan, olmuş ve olacak şeylerin doğru yönde olmasını sağlayan ve bunlara uygun çözümleri gerçekleştirenin bilinçli bir varlık değilde, bilinçsiz varlıkların tesadüfen çözüm yollarına neden olabileceğini daha bir imkan dahilinde görüyorlar.

13 Ekim 2013 Pazar

Kusurlu Evrende Kusursuz Denge

Makro aleme baktığınızda evrenin ilk oluşum anında sadece helyum ve hidrojen elementinin varolduğunu görüyoruz.Tam anlamıyla tüm elementlerin aynı anda varolduğuna dair bir kanıt yoktur.Ancak evrenin bundan sonraki çalışma sistemi evrenin ihtiyaç duyacağı tüm elementlerin,bileşiklerin,moleküllerin oluşumu sağlayacak yönde işlemeye başlamıştır.Burada Tanrının bir anda yaratmak yerine aşama aşama metodunu tercih ettiğini görüyoruz.Bu da beraberinde bir şeyin olduğu gibi bir anda mükemmel olarak yaratılmadığını göstermektedir.Tanrının çalışma prensibine baktığınızda evrende herşeyin zıtlıklar üzerine inşa edildiğini görüyoruz.Bu zıtlıklar yeri geldiğinde birbirini tamamlar nitelikte olurken diğer yandan yaratılışın bir kusurlu bir şekilde algılanmasına neden olmaktadır.Tanrı aslında burada kusurlu olanın kendisinin değil,kusursuz olanın kendisinden başka olmadığını göstermek istemiştir.Belki evrimde tanrının canlı çeşitliliğini artırmak için kullanmış olduğu kusurlu bir yöntemdir.
Atom dünyasına indiğinizde elektron ve protonları kütlerinin farklı ancak eletrik yüklerinin aynı olduğunu görürsünüz.Halbuki sistemli olması gereken bri evrende elektronların kütlesinin protonların kütlesinden küçük olmasından dolayı elektronlarında elektrik yüklerininde kütlelerine eşit olması beklenir.Peki elektronları kütlesi kendi kütlelerine sşit olsaydı ne olurdu.Yani bizim beklentilerime ve mantığımıza uygun olacak şekilde tasarlansaydı karşımızda nasıl bir evren olurdu ona bakmak lazım.eğer böyle bir şey olsaydı atomlar hep birbirini iter bir vaziyette olurdu bu da evrenin sadece başıboş şekilde savrulan atomlardan ibaret olduğunu bize gösterirdi.İşte bu kuvvetin daha doğrusu bu sistemin bu şekilde olmasına "elektormanyatik kuvvet" kuvvet diyoruz.Bununlar beraber evrenin ihtiyaç duyduğu ve olmazsa olmaz olan bu kuvvetler 4 tanedir.Burada sadece elektromanyetik kuvvetin olmazsa olmaz bir şekilde üstüne üstlük evrenin kurallarının tersi yönünde düzeni sağlayacak bri şekilde olduğunu görüyoruz.
Sonuç olarak evren elde edilmek istenen sonuçlara göre varedilmiştir.Evren kusursuz değildir.Tanrı kendisine ihtiyaç duyulacak bir evreni ve canlı sistemini yaratmıştır.Kusursuzluğun kendisi bile bri evrenin oluşmayacağını bizlere göstermektedir.demek ki evren kusursuz olmaktan ziyade aşama aşama kusursuzluğa doğru ilerleyecek şekilde tasarlanmıştır.Hatta evrenin genişleme hızı ışık hızından fazla olmasına rağmen madde yine de dağılmamaktadır.Bu yaratılış bile evrenin kurallarının tersi yönünde işlemektedir.Peki evrenin kuralalrının tersi yönünde hala olması gereken yaratılış devam edebiyorsa bunu ayarlayn biri olmamalı mıdır?
http://www.youtube.com/watch?v=MOlxR_XrhaI

Tesadüfler Evrene uyumlu Değildir

Evrene baktığımızda, evrenin amaç beslemekten yoksun atom yığınlarından ibaret olduğunu görüyoruz.Ve yine evrenin yapısına baktığımızda, evrende amaç gütmeyi gerektirecek yapıların olduğunu da görüyoruz.
Örneğin;evrenin canlı uyumunu destekleyecek fizik kanunlarına sahip olması evrenın canlı uyumuna neden olacak şekilde varedildiğini gösterir..
Evrende düzenleyici bir gücün olmadığını ya da evrenin dışardan herhangi bir müdahaleye ihtiyaç duymadan varolduğunu iddia edenler ,aslında evrende amaç gütmeyi gerektiren oluşumları tesadüflerin uyumlu olmasına bağlamış olurlar.Yalnız tesadüflerin uyumlu bir şekilde amaç gerektirmeyen yapılara neden olduğuna dair herhangi bir kanıtın olmadığını görmezden geliyorlar.Örneğin;dünyanın bir yörüngeye sahip olması için tesadüflerin nasıl bir yol izlemeleri,organize olmaları ya da nasıl bir dağınıklığa,başıboşluğa sebep olacaklarına dair açıklayıcı bir kanıt yoktur.Evren tesadüflere uyumlu değildir ya da tesadüfler böyle bir yapıdaki evrene uygun değildir.Evrendeki olmazsa olmaz 4 temel kuvvete baktığınızda bunların tesadüflerin uyumu değilde amaç gerektirecek bir niyetin sonucunda oluştuğunu görüyoruz.Tesadüfler zaten uyumlu bir hale gelip olması gereken oluşumlara neden oluyorsa orada tesadüf değil tesadüfleri düzenleyen bir güç olmalıdır.

4 Ekim 2013 Cuma

Teknoloji ve Evrim

Bilimin çığırtkanlığını yapan evrimciler ,herşeyin açıklayacısı olarak gördükleri bilimin de akıl ve mantık örgüsünden ibaret olduğunu da bilmelidirler.
Örneğin:
İnsanın bilişsel zekasının gelişimini sağlayanın ne olduğunu sorduğunuz vakit size bilimsel olmayan çok kötü bir hikaye anlatırlar.
Canlıların amansız mücadesinin canlıya zeka kazandıdığını iddia ederler.Halbuki bilimsel olarak mücadele etmenin zekayı varettğine dair bir kanıt yoktur..Böyle bir şey varsa o halde diğer canlılarda neden zeka yoktur.Buna ise itirazları canlılardaki içgüdüsel yetenekleri olacaktır.Halbuki içgüdü de kaynağı belirsizdir içgüdüler genelde canlılığın avantajını sağlayacak özelliktedir.O halde içgüdüyü vareden de bunu bilinçli olarak canlılara ilham edendir.
Bir diğer husus evrimin yararlı organlar üzerindeki sıralamasıdır.Nasıl oluyorda henuz bir organ oluşmadan önce o organın hangi organla entegre olacağı, o organın ne işe yaracağı,canlıya faydalı olup olmayacağının analizi,aralarındaki uyumun düzenli şekilde işlemesi için hücrelerin doğru komutlara dayalı olarak o organın gelişiminde rol oynuyor.Nasıl oluyorda beyinde geçici hafıza oluşuyor ve unutulan bilgi kodları hücrelerden geri çağrılabiliyor?Nasıl oluyorda optik bilgi gerektiren göz organı teknolojisiz,yeteneksiz,bilgisiz,programsız,sistemsiz bir şekilde kendi kendine varolabiliyor.Nasıl oluyorda bilgiyi elde eden,doğayla zihnin uyumunu sağlayan,bilinci kelimelere döken,hücreler arasında iletişim sağlayan bir organ kendi kendine kör tesadüfler sayesinde varolabiliyor vb..
Bu nasıl canlılar üzerinde bilinçsiz bir TEKNOLOJİDİR

Evrime sorular

Balığın bir süzgece gereksinim duyacak şekilde evrim geçirmesine neden olan durum denizsel ortam ise filllerin hortumunu uzatacak olan ortam nasıl bir ortamdır?

İlk canlı türü doğal ortamda nasıl oldu da uzun yıllar boyunca hep sağ kalmayı başararak farklı türlerin meydana gelmesini sağlayacak şekilde yaşadı ve her türlü farklı ortamalarda değişime uğramayı başardı?

Etobur hayvanların etour olması yönünde evrim nasıl bir rol oynamıştır?

Otobur hayvanların doğal seleksiyona uğramadan gelişmiş olmaları nasıl açıklanabilir?

Otoburların savunma mekanızmaları kendilerini koruyacak şekilde gelişmişken iken etoburların saldırma amaçlı gelişme göstermesindeki gerekliliği evrim nasıl sağlamıştır?

ilginç soru(n)lar

Vicdan aklın neresinde yer alır ya da vicdan azabı çekmek nöronların hangi hareketiyle mümkün hale gelir?
Hislerin ayrı ayrı oluşması için nöronlar ayrı ayrı mı görevlendirilmiştir.Nöronlar utanma ile hoşlanma arasındaki farkı nasıl belirliyor.Utanma anında harekete geçen nöronalr bunu beyne nasıl iletiyor.Beyın bunun utanma gereksinimi olduğunun nasıl anlıyor?
Öldükten sonra bedenimizle dirileceksek,Cehennemde derilerimiz kavrulacaksa ve cehennem de ateşten ibaretse bu dediğiniz yer evrenin ilkelerine uygundur.O halde cehennem bu evrende mi?
Gözün görme amacına uygun yapıldığı kesin değil midir?Göz görme işlevinin yerine getirilmesinin beklentisi içinde oluşmaya başlamıyor mu?Göz görme işinin yapılacağı şekilde üretililmiyor mu?
Tanrıyı görmek isteyipte yaptıklarını anlamaya çalışmak yerine ,Tanrının yaptıklarına bakarak onun gücünü ve görkemini anlamak daha mantıklı değil midir?
Tanrı kesin olarak yoksa bizi bir Tanrının olabileceği yönünde rahatsız eden fikrin kaynağı nedir?Madem Tanrı yok o halde onun varolmasını gerekli kılan ihtimaller nedir ki bizler bir Tanrının varlığı ihtimalinden tedirginlik duymaya başlarız?

3 Ekim 2013 Perşembe

Tanrıyı Anlamak..

Bir arabanın nasıl çalıştığını anlamadan onu kullanabilirsiniz.Ancak bu size hazır verilmiş emanet bir bilgidir.Bilim ışık hızını keşfetmeden önce de ışık aynı hızla hareket ediyordu.Dünyanın döndüğünü keşfetmeden önce de dünya kendi ekseni etrafında dönüyordu.Dolasıyla bilim bir şeyi icat etmez;sadece o şeyin varlığını ortaya çıkarır.Anlayacağınız düzenli bir sistem keşfedilemden önce de sistemli bir şekilde varlığını sürdüyordu.Ateistler ise sanki bilim geliştikçe bu yasaları varedenin gereksiz olduğunu düşünmüşlerdir.Şunu anlıyorlar evrende keşedilmesi gerekenler keşfedildiği vakit değerini yitirir.Yani keşfedilen şeye artık gerek yoktur gibi bir yaklaşım sergilerler.şimdi araba kullanmayı öğrenmek ile yani bilimi kullanarak öğrenmek mi maharettir; yoksa sistemin ancak bilim sayesinde çözülebilecek kadar komplike olmasını sağlamak mı maharettir?
Sisteme baktığınızda;
Makroalemde uydular gezegenlerin,gezegenler güneşin,güneşler galaktik merkez etrafında,galaktik merkez kendi ekseni etrafında ,galaksilerde başka galaksilerin etrafında dönmesini tutunda mikroalemdeki elektronların çekirdek etrafında ve kendi ekseni etrafında dönmesine kadar bir sistem hazırlanmıştır, Canlılardaki hücrelerin dokulardan,dokuların sistemlerden,sistemlerinde organlardan, organlarında organızmaya kadar her birim bir üst birimin sıkı denetimi altında bilinçli bir iletişim ağı ile birbirinden haberdardır. Burada bu sistemi keşfedeni değilde bu sistemi kuranı bilmek ve onu takdir etmek önemli olmalıdır.
Ki siz üstüne üstlük bu sistemin talihin şansın bir ürünü olduğunu iddia edersiniz bu evrensel bütünlük anlayışının ve bilimin içinde yer almaz.
Evrende her cisim birbirini çeker .Güneşin dünyaya uyguladığı çekim,dunyanın aya,gezgenlerin birbirlerine,atom çekirdeğindeki protonların da elektronları yüklerinden dolayı çekmesi ve tüm bunların nihayetinde maddenin dağılmasının, çözülmesinin engellenmesini sağlayan neden sistemin olmazsa olmaz ürünü değil midir?Yani raslantı ile sistemler meydana gelmez.ör: raslantı ile dünyanın kütlesi belli olacak,şansla dünyanın yoğunluk değeri artacak,dünyanın hacmi ve yarı çapı belirlenlenmez
Bazende bilimin henuz çözemediği ya da ateistlerin anlam veremediği bazı doğa olaylarında da onların iddiaları şu yöndedir.
"Madem her şey mükemmel o halde şu şu olumsuzluklar var"
Bilim geliştikçe aşağıda örneklerini gördüğümüz gibi
Yanardağlar, kum fırtınaları, uzaydan gelen meteorlar okyanuslardan buharlaşan su buharının yukseklerde yoğunlaşması için gerekli olan çekirdekleri sağlarlarmış.Anlayacağınız şer gibi görünen şeylerde aslında kuranında dediği gibi bilmediğiniz şeylerden dolayı hayırlı olanı göremeyebilirsiniz.İnsan elbetteki bir derin bir bilgi ve benliğe sahiptir.zamanla insan Tanrıyı daha iyi anlayacak ve onun sistemini çözmeye başlayacaktır.Muhammed ikbalin güzel bri sözü vardır
"insana sığabilene kainat,kainata sığamayana insan denir"
Onu yaratanda elbetteki insandan daha büyük ve övülmeye layık olan biri olacaktır;çünkü o
tüm bu olanların oldukları gibi olmasına neden olandır..

24 Eylül 2013 Salı

Maddenin Evrimi..



Evren materyalizmin aksine "bağımsız ve değişmez bir yapı değil; sürekli değişiklik ve kesin bir yapısı olmayan değişken bir yaratılıştır. Evren hep devinimseldir.

Evren genişlerken, evrene bağlı cisimler hacimlerini korurlar.Örneğin dünya genişlemez

Evrime göre madde  aynı yapı taşından oluşur.Her şey aynı bir yapıtaşından  meydana geliyorsa yani bir yapı taşı varsa bu nasıl oldu da evrimleşti.Evrimeleşmeyi sağlayacak malzeme yokken bu nasıl oldu?Bu soru aynen canlılık içinde geçerlidir.Butun canlıların yapılarını belirleyen genetik  materyalin aynı elemanları taşıdığı doğruysa ,aynı atadan türedilerse o zaman ya madde evrim geçirmedi ya da canlılık madden,n dışında yer alan başka bir form olmalı..Bu imkansız olduğuna göre evrim bu konuda da sınıfta kaldı

Tesadüf Değildir...


"Tesadüf" yani varlığı olmayan bir kavram ve  kanunların doğmasına neden olduğu iddia edilen  bilinçsizlik, sistemsizlik, ve plansızlık hali ve evrimcilerin iddiasına göre, doğmasına neden olduğu kanunların zaruri olarak sürdürülmesine neden olan ...
insanın duyu organlarının fizyolojisiyle şekillenen bir dünyada tesadüf olur mu?Beynimiz tesadüfü idrak edemez onu anlamlandırmaya çalışır.Anlamı çözmeye çalışan bir yapı anlamsızlığın bir ürünü (tesadüf)  olmaz
O halde tesadüfn nedne olmayacağı bir anlamı evrende var eden ve beyni doğru yönde işletenin ne olduğu önemlidir.
insan bu evrenin hem oyuncusu hem de kendisini anlamlandırmak isteyen evreni izleyen bir seyircidir. o halde kendisine rol verilen insanın ne yapacağı ya da nelerden yararlanıp zekasını geliştirmesi gerektiğini bilende tesadüf değildir.

Evren Nereye Genişliyor


Bir çoğumuzun aklına takılan bu sorunun cevabını tam anlamıyla bildiğimizde bile bize bir şey kazandıracağını düşünmüyorum.Bu tıpkı doğmadan önce ne idiysek öldükten sonrada o olacağız beklentisine düşmek gibidir.ki evrenin kendisi de Bigbang'den önce ne idiyse genişlediği alanında orasının olması gibidir.Bliyoruz ki Bigbangden önce madde yoktu.Maddenin oluşma aşamasında antimadde ve maddeyi oluşturabilmeyi başarabilecek nesneler her defasında çarpışarak birbirlerinİ yok ettiler.Tabi fiziğin bilinmezi içerisinde yer alan “ne oldu da maddeyı oluşturan neden antimaddeye üstün geldi” sorusu burada da gizemin koruyacaktır.Bu gizem değil ama illa bunun nedeni görmek ve tanımak isteyenler için bu bir gizem olarak kalacaktır.Bu durumda şöyle bir sonuca varmamız mümkündür.

Evren antimaddeye doğru genişleyerek maddenin alanını genişletiyor.Yalnız bu genişleme o kadar hızlı ki ışık hızından daha hızlı ve maddenin varolamasını engelleyecek derecededir .Buna ragmen maddenin hayat bulması tam anlamıyla burada yerini bir mucizeye bırakır.Ayrıca evren genişledikçe evrendeki hammadde miktarı  ve evrenin enerjisi zamanla tükerenerek, Evren sonunda başladığı yere yani Bigbang'den önceki tekil haline dönecektir.Sonuçta yine en başa yani Bigbang'in Tanrısına döneceğiz

22 Eylül 2013 Pazar

Evrim canlılığı üreten değildir

Öncelikle evrim canlılığı üreten değil canlılığın yaşamını devam ettiren bir süreçtir.Yani evrim varolması gereken ortamlara canlılığın nasıl ayak uydurması gerektiğini belirler.Örneğin akvaryum balığı var etmez, balığın yaşamasını sağlayacak ortamı sağlar.Evrimde bunun gibidir.canlılığı ortamın şartlarına adapte ederek  onların yaşamlarını sürdürmelerini sağlar.
 
sorulması gereken;
 
Evrimi canlılığın ilerlemesini sağlayacak özellikte var eden nedir?
 
Biliyoruz ki canlı evrime göre gelişmedi, evrim canlıların durumuna göre düzenlendi.Evrim canlıların ilerlmesini sağlayacak doğru tepkileri nasıl kazandı?
 
Canlıların özelliklerini bilip buna uygun bir evrimsel bir ortamın varolmasını sağlayan nedir?
 
Ayrıca zekamızın varolmasını sağlayacak ortamın varlığını belirleyen de ,evrenin fiziki şartlarına göre bunu dizayn etmiş olmalıdır.İnsan zihninin yanılsamalarını arttırabilecek kaos durumları fizik yasalarıyla düzenlenmiş bulunmaktadır.Örneğin: yerçekiminden dolayı herşeyin havada uçmasının engellemesi, suyun belirli bir kaynama noktasında olması,keşfedilmeye hazır bir tabiat,bilgi edinimi vs. bu yasalar zeka gelişimi sağlayacak ve destekleyecek yönde hazırlanmıştır.Evrenin yasaları zekayla doğru ilişkiler kuracak şekilde tasarlanmıştır.
Sonuç olarak evrim gelişigüzel şekilde işleyen bir süreç değil,canlılığa faydalı olabilecek bir düzen şeklinde olabilir.

21 Eylül 2013 Cumartesi

Programlanma değil de ne?



Bu programlanma değil de nedir merak ediyorum.Yani bunun  programlanmamış olabileceğini iddia edenlerin gerekçelerini merak ediyorum.
Gitmesi gereken rotayı bilen sprem,bu spermin yolculuğunda ona kolaylık sağlanması için rahimde kasılmaların ve dalgalanmaların yaşatılmasını sağlayan sistem...sadece bir spermin gerekli olduğunu bilen ve sonunda diğer spermlere bu yolun kapatılması gerektiği bilgisine sahip yumurta hücresi ve benzeri işlemlerin her defasında olması gerektiği gibi sürekli tekrar etmesi...

Bu gelişmelerin tesadüfen bir programlanma halini aldığını iddia etmek akla ihanet etmektir

ŞİMDİ KULAKLIĞINIZI TAKIN VE BU MUAZZAM YARATILIŞ ŞÖLENİNE TANIK OLUN

http://www.youtube.com/watch?v=tI_0aHCJlSw
 

Tanrı:Başarısız Hipotez Midir?

Başka bir forumda karşıma çıkan ve illa okumam yönünde telkinler yapılan "Tanrı:Başarız Hipotez" adlı kitaba biraz göz gezdirdim.İdelojik kaygıların ağır bastığı bir dille yazılmış.Kitap ismine uygun bir tarzda ve bilimsellikte yazılmamış.Tanrı fikrinin geçersizliğini ispatlamak yerine dinlerin zararlarından bahsetmekle yetinmiş..kitap kendisinden bekleneni verememiş ki zaten vermesi de pek mümkün görünmüyor

Kitap ayrıca canlı yaşamına uygun bir evrenin tasarlanmadığının kanıtı olarak "insanların neden gezegenler arasında dolaşamadığı "savını ileri sürmüş.Bu oldukça yüzeysel bir yaklaşımdır.Yazar eğer bir tanrı varsa bunun tüm Evren açısından böyle olması gerektiğini ileri sürmüş.

Bizler de diyoruz ki:" Evrenin canlı yapısına uygun şekilde tasarlandığını iddia etmemizin sebebi evrenin dünya oluşumuna ve dünya forumuna ayak uydurabilecek canlılara imkan tanıyan bir yapıda olmasıdır.Eğer canlılığın oluşumu sağlayacak elementler zorunluluk taşımayan bir evrende var oluyorsa bunu belirleyen bir güç olmalıdır"

Şimdi bu yazara diyeceğimiz şudur
siz yıldızlardaki nükleerfüzyon terimi de mi duymadınız.Elementlerin nasıl oluştuğunu ve evrende canlılığın oluşması için elementlerin hayati gereklilikler taşıdığını da mı görmediniz;yoksa bunları bilmemezlikten mi geldiniz?

Tanrısız Evren

Ateizme göre Evrenin tasarlanmamış olabileceğinin kanıtı nedir?

Eger evren tasarlanmamissa,tasarlanmamis bir evrende tasarim fikrini doguran nedir?

DNA olmadan RNA olmuyorsa bir digeri olmadan bunlarin uretilmesinde evrim nasil bir yol izledi.


Evren neden kendisini uretecek herseye sahiptir.karanlık madde ve karanlık enerjinin evrenin varolmasında hayati önem taşıdığını bilen nedir ki evren kendisinde gerekli olan herşeyi bigbang ile başlatmıştır.Düşünsenize evren kendi varoluşunu başlattığı anda içe çökmemek için karaenerjiyi, dışa savrulmasını  engellemek içinde  karamaddeyi üretiyor.Bunu evrende akıl kullanılmadan kendi kendine  işletilecek bir yapı var mıdır?

Zekasız Evren nasıl oluyorda kendi varlığını başlatırken kendisi için gerekli olan tüm fizik kanunlarına sahip oluyor

28 Ağustos 2013 Çarşamba

O Olmazsa Olmuyor

Bilimadamları DNA'nın ilkel Evrende kendi kendine nasıl meydana geldiğini açıklamak için DNA'nın oluşma aşamasındaki en ilkel halini üretmeyi denemişlerdir.
RNA'yı meydana getirecek olan glikoz ve baz moleküllerini kullanarak  (elde bulunan hazır 2 malzeme)  RNA'nın kendi kendine oluşmasını beklemişlerdir.Gelin görün ki bu çabaların sonucunda bir şey elde edememişlerdir.
Hani şu bizim ateist gürühun kendilerinden habersiz ortaya attıkları hidrojen ve oksijenin karışımından kendi kendine suyun oluştuğunu iddia ettikleri gibi :)
Halbuki Suyun oluşumu bile  evrenin ilk zamanlarında dünyadaki aşırı ısı sayesinde oluşmuştur.Ve bu ısıyı şu anda elimizdeki tüm malzeme ve teknolojiye rağmen elde etmek imkansızdır.Suyun bir diğer özelliği ise oksijen ve hidrojenden meydana gelmesidir.Biri yakıcı bir diğeri ise yanıcı özelliğe sahiptir.Ancak gelin görünkü iki elementin birleşmesi halinde ne yanıcı bir etki ne de yakıcı bir etki meydana gelmektedir.Su bunların aksine yanıcı ve yakıcı durumları etkisiz hale getiren bir etkiye sahiptir.

Anlayacağınız bazı şeyler elinizde hazır olsa dahi onu bir şeye çevirme gücünüz elinizde değildir.

Sıcak ve soğuk ise temelde aynı hava dalgaları olmasına rağmen canlı vucudundaki özel hücreler ancak bunun ayrımını yapabilir ve bunu size hissettirerek hayatta kalmanızı sağlarlar.

DNA konusunda şunu da anlamak gerekiyor.Bilgi doğa da etkilişimde bulunan beyin tarafından üretilir.Beyin tecrübe ettiği etkilişimler sayesinde bunu bilgiye dönüştürür.Bu durumda beyin olmadan bilginin olmayacağı açıktır.O zaman bu ateistler düşünmüyorlar mı DNA'daki bilgi kodları beyin olmadan nasıl meydana gelmiştir?
Ateş bile aslında yiyeceklere tat vermez,ateşin yiyecek ve içeceklerde oluşacak mikroplara karşı koruyucu etkisinin hücrelerimiz tarafından bizlere tat oluşturduğuna dair beynimize gönderdiği olumlu sinyaller sayesinde bunu anlayabilir ve ateşi kendi lehimizde kullanabilmişizdir.Halbu ki ateş yiyeceklerin özelliğini bozacak bir etkendir.O halde yiyeceklerin gerçek özelliğinin bozulmasına neden olmasına rağmen hücrelerimizin sağlımız için bize oynadığı bu tatlı oyunu kurmasına neden olan nedir?

Yaratılmamış Olan..

"Tanrıyı kim yarattı?" soruyla neye varmaya çalıştıklarını anlamakta zorlanıyorum.Hiçlik diye bir şey yoktur.Hiçbir şey kendini yoktan var edemez.

Bunun 2 nedeni var.

1.Yokluk diye birşey olmadığı için yoktan varolunmaz

2.Yokluk eğer varolmuş olsaydı bu yokluk durumu sonsuza dek sürerdi.

zaten hiçlik denilen birşeyi düşündüğünüz vakit o birşeye dönüşmüş olur.Hiçlik varsa nasıl hiçlik olur o halde:)

Sebepler yaratıcı olmaz,sebeplere dayalı olarak işleyen sistemi kuran yaratıcı olur

Yani nasıl olcaktı ki OLMAYAN birşeyden nasıl birşeyler olsun.Dolasıyla birşeyler hep vardı.Ona da Tanrı diyoruz.O şeyin Tanrı olmasının nedeni de evrenin yaratılış aşamasında düzenli bir müdahaleye ihtiyaç duymasıdır  ve bu düzenli müdahaleninde evrene uygulan bir gücün varlığını net olarak görmekteyiz.

Tek Olan..

Parite teorisinde göre; çift (zevc) deyiminin lâtince karşılığı da parite'dir. bu teoriye göre: her varlık benzer veya zıt ikizi ile birlikte ayni anda doğar. örneğin günlük hayatımızda çift oluşumu; elektriğin artı-eksisinde, mıknatısın kuzey ve güney kutuplarında fark ederiz. evrende maddesel bir parçacık tek başına meydana gelmez, mutlaka çiftiyle birlikte doğar. bir protonun yaratıldığı yerde zıt eşi de (anti proton) beraber var edilir. örneğin atom, artı yüklü çekirdeği ve etrafında dönen eksi yüklü elektronlar ile birlikte oluşur. keza samanyolu ekseni etrafında dönen güneş ve onun uydusu dünyamız da ayni yasaya tabidir. bunlar çekim (gravidasyon) ve çekime karşı koyan aralıksız jiroskopik dönme hareketi ile hayatlarını sürdürmektedir.
Evrenin yaratılışına baktığımızda evren yaratılmadan önce madde ve antimadde olan iki zıt kutup vardı.Ve her nasıl olduysa birşeyler maddeyi antimaddeye baskın hale getirdi ve evren varoldu.Ancak bu şey evrenin düzenli bir şekilde gelişmesine ve dağılmasına neden oldu.Bu da ancak üstün bir aklın devreye girmesiyle mümkün hale gelebilir.Konuyu bağlarsak;Çift kutuplar birbirini yaratamaz.Tek olan birşeyleri ve çiftleri yaratabilir.Teklik yoktan varı meydana getirir.Çift durumlar ise varolanı sadece korur onun devamını sağlar.O halde evreni yaratan neden tek olmalıdır
Kuran:
55/29: ... O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
55/26-27: Yeryüzündekiler hepsi gelip geçicidir. Sadece Celâl ve İkram (Cemal) sahibi Rabbinin Yüzü kalacaktır

İncil:
İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi, "iyi olan tek biri var, O da Rab'tır." (Markos, 10/17-18)

İsa ona dedi... "Bir olan Rab'dir"... Yazıcı ona dedi: "Çok iyi öğretmen, hakikat üzere dedin ki, O Birdir; O'ndan başkası yoktur". (Markos, 12/29-32)

... Rab birdir. (Galatyalılara Mektup, 3/20

Herşeyin kaynağı O'dur; herşey O'nun aracılığıyla ve O'nun için var oldu. Sonsuza dek O'na yücelik olsun. (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 11/36)

Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunların bir teki bile Rab Katı'nda unutulmuş değildir. Nitekim başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır... (Luka, 12/6-7)

6 Ağustos 2013 Salı

Mikro Alemden Makro Aleme..


http://sprott.physics.wisc.edu/pickover/pc/brain-universe.html

Linki tıkladığınızda karşınızda beliren fotoğrafta beynin ile evrenin şeklinin hemen hemen aynı benzerliklere sahip olduğunu görebiliriz..Arasındaki benzerliği görmek mümkün..Beynin çalışma prensipleri ve olağanüstü yeteneği sayesinde neler yapabildiğimizi biliyoruz.Biri mikro alem diğeri makro alem..Beynimizin işlemesini sağlayan bizler olmadığımız halde beynimiz bize tüm imkanlarını kullanarak mükemmel bir dünyanın varlığını sunar.Evren de kendi kendini işletme yetisine sahip olmamasına rağmen beyine olan bu benzerliği,evreninde mükemmel bir şekilde işletilen bir yapı olduğunu gösterir.
İşin diğer entarsan yanı atom çekirdeğinin etrafında muazzam bir hızla hareket eden elektronların, atomun dağılmamasına yardımcı olacak şekilde tasarlanmasıdır.Atomdan yine makro aleme geçtiğimizde dünya kendi etrafında,güneş kendi ekseni etrafında,galaksiler kendi merkezi etrafında dönerler.
Sonuç olarak;sistemin düzenli bir şekilde işlemesi için mikro alemden tutunda makro aleme kadar dizayn edilen böyle bir metodun uygulanmasına şahit olmak bizlere yaratılışı kanıtlar

25 Temmuz 2013 Perşembe

Bir Prof'un Cahilliği

Tanrı geleceği bilir hemde sapına kadar.İslama göre de bu böyledir.Bunu gösteren ayetlerin varlığı açık ve net bir şekilde ortadadır.Ayrıca Tanrı birilerini sınava tutmak istediği vakit onu açlık ya da hastalıkla denemesi için onun geleceğinde onu imtihan edebileceği alanı önceden yaratmalıdır.kimse ilerde hangi hastalığa ya da fakir olacağına dair şimdiden bir bilgiye sahip olmadığına göre Tanrı bu imtihan denemesini zamanın bir öncesinde yaratmış olmalıdır ki günü geldiğinde kulun yaşantısı bunlara tahakkuk etmiş olsun.Ayetlere baktığımızda;

"Gaibin anahtarları, onun yanındadır, onları ancak o bilir; karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak bile düşse bilir onu ve yeryüzünün karanlıkları içinde bir tek tane yoktur ki, yaş ve kuru hiçbir şey bulunamaz ki apaçık kitapta tespit edilmemiş olsun."

"Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır."

Hocanın takıldığı nokta ise;

"Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz"

Burada anlatılmak istenen kişilerin kendi aralarında geçmişte yaşadıkları olay karşısında ne kadar sabırlı olduklarını onlara gösterme maksatlıdır.Onların durumlarını ortaya koyma isteği vardır.Şöyle açıklayalım.

kişi ahiretteyken Allah onu sorgusuz sualsiz direk cehenneme atarsa bu durumda o kişinin"Ben neden cehenneme atılıyorum" sorusunu sorma hakkı vardır.Bu durumda Allahın"ben baştan beri biliyorum senin buraya gireceği o yüzden senı buraya attım" deme gibi bir hakkı yoktur.Allah o kişiyi neden cehenneme attığının haklı delillerini göstermek için o kişiyi bir imtihana tabi tutar ve yeri geldiğinde o kişinin imtihanda neler yaptığını ona gösterir ve karşı tarafın durumu için ona  haklı bir  delilinin olduğunu gösterir.Hal böyle olunca cehenneme gidecek kişinin kendisini savunacak bir durumu kalmayacaktır.
Ayette "belirleyinceye" derken kişinin dünyada yaptıklarına karşılık, ahirettte durumunu  belgelendirmek adına söylenmiştir yoksa bilmediğinden değil..

kısacası;

Bir suçluya onun suçlu olduğunu kanıtlamanız gerekmektedir.
Geçmişte yaşananların belirlenlenmesinin beklenmesi ve o kişinin yaptıklarından dolayı elinde herhangi bir mazeretinin olmayacağının o kişiye gösterilmesi durumudur

16 Temmuz 2013 Salı

DNA'nın Grameri

Genlerdeki harflerin özel olarak üçlü sisteme göre ayarlanmasını sağlayan nedir?
DNA?daki genlerin sonunda , proteinlerin bitmiş olmasının "özel üçlü gruplarla" gösterilmesi bir gramer kuralı ve düzenliliğin simgesi değil midir?
Bu DNA?nın gramer kurallarından biriyse, DNA?nın kendi kendine gramer yapısı oluşturduğunu mu iddia edeceksiniz?
Dalga genetiğinin organizmalar üzerinde bazen biyokimyasal işlemlerinden daha etkili olması maddenin hangi iyileştirici etkisiyle açıklanabilir?
DNA?nın kendi kendini tamir edebilme yeteneğini ve bilgisini neye borçludur?
DNA?nın hasar gördüğü noktaları kendi dizilimdeki diğer kısımlarını kopyalayarak, hasar gören yere yapıştırması DNA?nın akıllı bir hamlesi değilse,hangi tesadüfün ,akılsızlığın bir hareketinin beklenilen doğru sonucudur?
Bu da DNA'nın matemetiği;
http://tanrivar.blogspot.com/2011/10/dnann-matematigi.html

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Evrimagacı.org ve SAHTEKARLIKLAR..


"Bu yaşam görüşünde İHTİŞAM var."şeklinde bir sloganı sahip olan bu sitenin sahtekarlıklarında da ihtişam var.Ki ihtişamı yaratanlar ya da onların terimleriyle ihtişama neden olan durumlar üstün bir akla ihtiyaç duyarlar;çünkü ihtişamın oluşması kompleksliliği gerektirecek nedenlere bağlıdır

10 Temmuz 2013 Çarşamba

"Hani Tanrı Ölmüştü"kitabından 4

Bilimsel çalışmalarım sırasında daha kuvvetli bir şekilde inanmaya başladım ki dâhice tasarlanmış olan bu fiziki evren öylesine hayret vericidir ki bunun sadece tesadüfî bir olay olarak izah edilmesi imkânsızdır. Evrendeki varlığımızın, garip bir talihin garip bir cilvesi, tarihsel bir kaza eseri ya da kozmik dramadaki tesadüfî bir görüntü olduğuna inanmam imkânsız?

Paul Davies [The Mind of God]

Fred Hoyle ve ben birçok meselede ayrı düşeriz. Fakat dünyamızın sağduyulu ve tatmin edici bir yorumunun dâhice bir elin dizaynını gerektirdiği hususunda hemfikiriz?

Owen Gingerich  (Harvard University). [Dare a Scientist Believe in Design]

Eğer bizim evrenimiz yegâne evrense ki bir başkasının varlığına dair herhangi bir bilimsel veri yok- evrende var olan hassas mı hassas ayar Tanrının varlığını gösteren gerçek birer delildir.

 John Leslie (Oxford University)
İnsanın ortaya çıkışını netice veren evren, bize birisi tarafından yönetildiğini ima ediyor. İnsanın fiziksel olarak evrenin merkezinde olmasa bile, onun (evrenin) amacının merkezinde olduğu açıktır

Robert Augros & George Stanciu [The New Story of Science]

Hayatın varlığını sürdürebilmesi için nasıl olması gerekiyorsa tam da o özellikleri olan bir evrenimiz var. Bu eşzamanlı/uyumlu oluşlar, tesadüflerin bir sonucu olamayacak kadar şaşırtıcı, Paul Davies?in deyimiyle tasarımın etkisi inanılmaz derecede şaşırtıcı.

Robin Collins
[The Cosmic Blueprint: New Discoveries in Nature?s Creative Ability to Order the Universe]

Kendisini bir ateist olarak tanımlayan Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg boş uzayın enerji yoğunluğunu ifade eden kozmolojik sabit karşısındaki şaşkınlığını dikkat çekecek derecede hassas bir şekilde bize göre ayarlanmış şeklinde ifade eder.

Evrenin şu anki halde bulunabilmesi için hidrojenin helyuma çok hassas bir şekilde dönüşmüş olması gerekiyor. Daha özel olarak, öyle bir şekilde ki, kütlesinin tam tamına %0,7?si enerjiye dönüşmeli. Bu değeri azıcık düşürdüğümüzde ?diyelim ki 0.0072den 0.006?ya- hiçbir dönüşüm vuku bulmaz: Bu durumda Evren yalnızca hidrojenden oluşacak ve başka hiçbir şey var olmayacaktır. Bu değeri azıcık artırırsanız ?mesela 0.0082e getirirseniz- bağlar o kadar verimli olacak ki tüm hidrojen tükenecektir. Her iki durumda da, sayılardaki en ufak bir değişiklik evrenin oluşmamasını netice verecektir

Bill Bryson, A Short History of Nearly Everything, 16

Çoklu evren teorisi dini bir bağlamdan gelseydi gülüp geçilecek kadar komik varsayımlara dayanıyor. Bu teori herhangi bir dindeki kadar inançsızlıkla taassubu gerektirir. Şöyle der gibidir: Elli milyar galaksi genişliğinde görünmez nesnelerin varlığına inanan kiliseye katılın.

 Gregg Easterbrook, ?The New Convergence?.

Her önemli buluştan sonra fizikçilerin ortak tepkisi, tabiattaki zarafet ve incelik karşısında duyulan hayranlık ve şaşkınlık karışımı bir histir: ?Bunu, bu şekilde yapmayı hayatta düşünemezdim? Eğer doğa, bizi dâhiliği ile hayrette bırakan mekanizmaları yürütebilecek kadar ?akıllı? ise, bu fiziksel evrenin ardında akıllı bir tasarımın varlığı için ikna edici bir kanıt değil mi? Eğer dünyanın en dahi insanları bile doğadaki derin işleyiş ve mekanizmaları ancak güçlükle çözebiliyorlarsa, bütün bu işlerin, kör tesadüfün bir ürünü, sersem bir kazanın sonucu olduğunu farz etmek nasıl mümkün olabilir? Fizik kanunlarını ortaya çıkarmak çeşitli açılardan bir bulmacayı doldurmaya benzer. Bulmacada, kelimelerin kazara birbirleri ile uyumlu bir şekilde bir araya geldiklerini asla düşünmeyiz.
Paul Devies, [Superforce: the Search for a Grand Unified Theory of Nature.]

Fiziksel dünyanın bilimsel anlayışımızla gözler önüne serilen müthiş düzeni, ilahi olanı gerekli kılıyor

Vera Kistiakowski [Massachusetts Institute of Technology]

Kanıtlar incelendikçe, bir tür doğaüstü aracının (daha doğrusu Aracının) bu işe dâhil olmasının zorunlu olduğu düşüncesi belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Farkında olmaksızın, bir Üstün Varlıkın varlığına dair bilimsel kanıtlara parmak basmış olabilir miyiz? Sahneye çıkan ve bütün kozmozu bizim için hikmetle süsleyen, Tanrı mıydı?

George Greenstein [Astronom, The Symbiotic Universe]

Astronomi bizi benzersiz bir olaya, yoktan yaratılan bir evrene, yaşamın var olması için gerekli bütün şartları sağlayacak çok hassas dengeye sahip bir evrene ve altında yatan bir plana (?doğaüstü? denebilecek bir plana) sahip bir evrene götürüyor?

 Arno Penzias (Nobel ödüllü)

 Radyoaktivitenin ateşlediği dev ama çok hassas dengeye sahip bir ısı motoru? daha yavaş çalışıyor olsaydı? kıtalar şimdiki haline gelemezdi? Demir hiçbir zaman erimeyebilir ve sıvı çekirdeğe batabilirdi. Manyetik alan hiçbir zaman oluşamazdı? Eğer daha fazlar adyoaktif yakıt olsaydı ve bu yüzden motor daha hızlı çalışsaydı, volkanik küller Güneş?in ışığını kapatacaktı: atmosfer aşırı derecede yoğun olacaktı ve yeryüzü günlük depremler ve volkanik patlamalarla sarsılacaktı?

Frank Press & Raymond Siever, [Earth (New York: W.H.Freeman, 1986), s.3]

Dünyayı tanrı ya da tanrıça olarak görmek- Bu tıpkı saati yapanı görmek yerine, hayret verici özellikleri nedeniyle bir saati tanrılaştırmak gibidir?

Jay Wesley Richards

Dairesel olarak dönen bir gezegende canlı organizmalar yetiştirebilmek için, Güneş gibi doğru kütle, doğru ışık, doğru kompozisyon, doğru uzaklık, doğru yörünge, doğru galaksi ve doğru konum gibi hayli olağandışı özelliklere sahip bir yıldız gerekmektedir. Bu durum Güneşimizi ve Dünyamızı gerçekten de nadir ve nadide yapmaktadır.
Dünyanın eğiminin tam da 23,5 derece olması iklimlerin istikrarını sağlar. Ayın büyüklüğünün tam mevcuttaki gibi olması günün süresi ile gece ve gündüzün ısı farkının olması gerektiği kadar olmasını sağlar.
Tektonik tabakalar gezegendeki yaşamın ana şartı olabilir. Güneş sistemindeki bütün gezegenler ve uydular içinde kaymasının kolay olması için okyanuslar dolusu suya ve tektonik tabakalara sahip olan tek yer Dünyadır.

Peter D.Ward & Donald Brownlee, [Rare Earth, s.266]

Dünyayı yaşanabilir bir ortam haline getiren olağanüstü şartların, aynı zamanda gezegenimizi evreni gözlemlemeye, analiz etme ve anlamaya tuhaf bir biçimde uygun hale getirmektedir.
 Bu yalnızca bir tür kozmik tuhaflık olabilir mi? Bizler yalnızca şanslı mıyız? Bilgeliğin saf rastlantı ve anlamlı tasarım arasındaki farkı ayırt etme yeteneği gerektirdiğini düşünüyorum. Burada rastlantıdan çok daha fazlasını görüyoruz; çok çok daha fazlasını.?

Jay Wesley Richards

İnananlar daima Tanrı?nın varlığını tabiat kitabı ve Kutsal Kitap aracılığıyla gösterdiğini savunmuşlardır. On dokuzuncu yüzyılda bilim, tabiat kitabını bir şahit olmaktan çıkarmıştı. Şimdi ise yeni keşifler bu kitabın kapağını tekrar açıyor?

Jay Wesley Richards

Eğer evren en hassas şekilde yaratılmamış olsaydı, bizler asla var olamazdık. Benim görüşüme göre bu şartlar evrenin, içinde insanın yaşaması için yaratıldığını göstermektedir.

John A. O?Keefe [The Theological Impact of the New cosmology]

Eğer Tanrı yaratıkları için bu kadar hassas, dikkatli, sevgi dolu ve hayret verici bir ortam inşa etmişse, o zaman O?nun insanların bu evreni keşfetmesini, araştırmasını, takdir etmesini, ondan ilham almasını ve nihayetinde ?en önemli iş olarak- kendisini evren yoluyla bulmasını istemesi gayet doğaldır.
Bir sistem veya aygıt aynı görevi yerine getirmek için beraber çalışan çok sayıda farklı parçaya sahipse indirgenemez derecede karmaşıktır ve bu parçalardan birini çıkardığınızda, sistem de fonksiyonel olmaktan çıkacaktır. İndirgenemez derecede karmaşık bir sistem Darwin?in bahsettiği süreçle oluşmaz, çünkü çalışması için bütün parçaların tam ve beraber olması gerekir. Bu durum tıpkı fare kapanı analojisinde olduğu gibidir. Fare kapanının tam çalışabilmesi beş parçasının da mevcut olması gerekir. Önce bazı parçaları sonra bazı parçaları oluşmaz. Çünkü eksik parçalar kapanın kapanlık yapmasını sağlayamaz. Ayrıca kapanın bazı parçalarının zamanla diğer parçalara dönüşüp mükemmel bir sisteme dönüşmesi de düşünülemez

 Michael J. Behe

Darwinistler, Akıllı Tasarımı savunanları daima, bilinmeyenden delil çıkarmakla suçluyorlar. Fakat kendileri de şöyle diyorlar ?Bunun nasıl olduğunu bilmiyoruz, ama bunu evrimin yaptığını kabul ediyoruz? Başka bir açıklama olmadığı zaman, Tanrıyı bir açıklama olarak sunarsanız bunu boşlukların Tanrısı argümanı diye küçümsediklerini görürsünüz. Eğer öyleyse, burada da karşımıza boşlukların evrimi argümanı?duruyor. Bazı bilim adamları, anlayamadıkları bir şeyle karşılaştıklarında, bir açıklama olarak evrimi devreye sokuveriyorlar.?

Michael J. Behe

Eğer yanlış yerde bir pıhtı oluşursa (mesela beyinde veya akciğerde) ölürsünüz. Eğer pıhtı yirmi dakika geç oluşursa, vücudumuzdaki tüm kan boşalır ve gene ölürsünüz. Eğer pıhtı sadece kesik bölgeyi tıkamakla yetinmese, bütün kan dolaşımınız katılaşabilir ve gene ölürsünüz. Pıhtı yeterince büyük değilse de ölürsünüz elbette. Kanın pıhtılaşması sisteminin mükemmel işlemesi için, bir dizi protein bileşeninin bir anda sahneye çıkması gerekir.
Ne zaman bir bilim adamı, kanın pıhtılaşma sürecinin nasıl meydana geldiğini, adım adım anlattığı iddiasında bir teoriyle ortaya çıksa, kendini,bir anda meydana geldi açığa çıktı ortaya çıktı var oldu? gibi genellemeleri tekrarlarken buluyor. Bu bir anda ortaya çıkan şeylerin sebebi ne olabilir? İşte buna dair hiçbir açıklama getirme zahmetine girilmiyor. Bu da senaryoların açıklayıcılık gücünü yok ediyor?
 Michael J. Behe

Bana göre bilimin işi, şeylerin buraya nasıl geldiğini ve nasıl çalıştığını bulmak. Bilim, hakikatın arayışı olmalı, sadece materyalist izahların değil. Tarihteki büyük bilim adamları, mesela Newton ve Einstein, hiçbir zaman bilimin işinin, doğanın kendi kendine yeten açıklamaları bulmak olduğunu düşünmediler. Bu yeni çıkan bir icat, üstelik iyi bir icat da değil. En azından, son elli senenin bilimsel gelişmeleri, tam aksi istikameti işaret ediyorken?
Michael J. Behe

Dünya ve onun her bir parçası, sadece şansla açıklanamayacak denli karmaşık ve birbiriyle bağlantılı bir halde bulunuyor. Tüm organizmalardaki düzeniyle birlikte hayatın varlığının, fazlasıyla mükemmel olduğuna kâniyim. Yaşamın her bir parçasının faaliyeti, diğer tüm parçaların varlığıyla sıkı sıkıya bağlantılı. Nasıl oluyor da her bir parça ne yapacağını biliyor? Nasıl oluyor da her bir parçanın vazifesi belirlenmiş? İnsan biyokimyada ne kadar derinleşirse, bunların bir düzenleyici prensip olmadan car olamayacaklarına da o kadar inanmaya başlıyor. Bu, inananlar için bir yaratıcının işareti, materyalistler için ise, belirsiz bir gelecekte bilimin çözmesi gereken bir gizem?

Allan Sandage [ A Scientist Reflects on Religion Belief]

İnsan DNA?sı Encylpedia Britannica?dan daha düzenli bilgi ihtiva eder. Eğer ansiklopedinin tüm metnini, bilgisayar formatında uzayda bulsaydık, çoğu insan buna, dünya dışı bir aklın varlığının ispatı olarak bakacaktı. Fakat bu doğada gözlendiği zaman, tesadüfî güçlerin işleri olarak izah edilir.? George Sim Johnson

Bir proteinin tesadüfen meydana gelebilmesi için ilk olarak, aminoasitler arasındaki doğru bağlara ihtiyacınız vardır. İkinci olarak, aminoasitlerin sağ ve sol versiyonları gelir ve yalnızca solak olanlarına sahip olmamız gerekecektir. Üçüncü olarak, aminoasitlerin bir cümledeki gibi, belirli bir dizide bağlanması gerekir.
Tüm bunların, kendi başlarına doğru bir şekilde bir araya gelip tesadüfen, oldukça küçük ve fonksiyonel bir proteini yapma olasılıkları, yüz bin trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyon çarpı trilyonda bir ihtimaldir. Bu, on sayısının ardına 125 tane sıfır koyarsak elde edeceğimiz rakamdır.
Ve bu yalnızca bir protein molekülü olacaktı. Minimal düzeyde bir hücre, üç yüz-beş yüz arası proteine ihtiyaç duyar.?

Stephen C. Meyer

Bizim mevcut bilgilerimizle donanmış dürüst bir insanın, hayatın bir anda ortaya çıkışının neredeyse bir mucize olduğunu kabul etmesi lazım geliyor; onun devam etmesi için gerekli onca şart da cabası?

Francis Crick, Life Itself, 88
Şu an bilimi yeniden tanımlama zamanıdır. Biz yalnızca en iyi naturalistik izahın değil, aksine en iyi izahın peşinde olmalıyız?

Stephen C. Meyer
Aşağı yukarı 1300 gram ola beyinde, on milyar civarında sinir hücresi vardır ve bu hücrelerin her biri, bir katrilyon bağlantıyı meydana getirmek için yeteri kadar fiber gönderir. Bu ise bir milyon mil karelik alanı kaplayan, kesif bir ormandaki yaprakların sayısına eşittir.

 Michale Denton, Evolution: A Theory in Crisis, 330

Bir tutam atomun niye düşünce kabiliyeti olsun ki? Niye ben, şu yazıyı yazarken bile ne yaptığım üzerinde düşünebiliyorum; ya da niye siz, yazdıklarımı okurken, ileri sürdüğüm fikirler hakkında, benimle aynı fikirleri paylaşarak ya da onları reddederek, hoşnutlukla veya canınız sıkılarak, bana karşı çıkmaya hazırlanarak veya fikirlerimin buna bile değmeyeceğini düşünerek kafa yorabiliyorsunuz ki? Kimsenin, hele de bir Darwinistin, bu sorulara bir cevabı yoktur. Mesele şu ki, bu sorulara bilimsel bir cevap verilemez.?

Michael Ruse

Dilediğiniz sayıda bilgisayarı birbirine bağlayabilirsiniz ama sonuçta gene de şuur sahibi olmayacaklardır, çünkü ne olursa olsun tek yaptıkları sembolleri ardı ardına dizmekten ibaret olacaktır. ?Durduk yere şuur sahibi olamayacaklardır- ?

[Do Brains Make Minds?? içinde Closer to Truth, Ekim 2000]

Artık birçok bilim adamı ve filozof, fizik ve kimya kanunlarının insanların sahip olduğu şuur tecrübesini izah edemediği sonucuna ulaşmaktadırlar. Onlar artık, fizik âlemde sahip olduğumuz beynin yanında ruh, akıl ya da kişilik denen metafizik bir gerçekliğin de şuurumuzda pay sahibi olduğunu düşünmektedirler.


Seçkin bir nörofizyolojist ve Nobel ödülü sahibi olan John C. Eccles?ın yargısı şu şekildedir: ?Benzersiz şuur sahibi zihin veya benzersiz benliğimin ya da ruhumun, doğaüstü aslı diyebileceğimiz bir şeyin varlığına inanmak zorunda kaldım.?

 [The Self and Its Brain]

Şuur konusunda- Buna dair tamamen maddi bir cevap bulmaya kendini adamış bilim adamları ?özellikle ?maddeciler?- beynin şuuru nasıl doğurmuş olabileceğine dair henüz hiçbir açıklamaları olmadığını samimiyetle ifade ediyorlar.

Maddeciler doğruysa, özgür iradeye güle güle. Onların bakışında, biz tabiat kanunlarına ve programımıza göre hareket eden çok karmaşık bilgisayarlardan ibaretiz. Ama hatalı oldukları gün gibi ortada. Bizim özgür irademiz var. Hepimiz kendi içimizde bunu biliyoruz. Biz, yalnızca maddi bir beyinden ibaret değiliz.?

J.P. Moreland

Beyninin yüzde elli üçü alınmış bir epilepsi hastası ameliyattan çıktığında kimse onun için, ?Burada bir kişinin yüzde kırk yedisi var? dememişti. Çünkü bir kişi parçalara bölünemez. Sen ya bir kişisindir, ya da değilsindir. Ama beynin ya da bedenin parçalanabilir. Bu da demektir ki ben bedenimle aynı şey değilim.?

 J.P. Moreland

Genel olarak, bilgisayarlar zekâyı taklit edebilir, ama hiçbir zaman şuur sahibi olamaz. Davranışı; canlı, hareketli ve bilinçli olmakla karıştırmamalıyız. İleride çok yüksek zekâlı bir bilgisayar, şuur sahibi olduğunu söyleyecek, hatta şuurluymuş gibi davranacak şekilde programlanabilir. Ama hiçbir zaman gerçekten şuurlu olamaz, çünkü şuur beyinden bağımsız, tamamen gayr-ı maddi bir mevcuttur.
J.P. Moreland
Yalnızca madde, nasıl şuurun kaynağı olabilir? Evrim, biyolojik doku suyunu, nasıl şuur şurubuna dönüştürdü? Şuur, kâinatta Büyük Patlama?nın sonuçları arasında öngörülememiş, kökten bir yenilik gibi duruyor. Öyleyse, şuur varlığa nasıl ve ne zaman dâhil oldu??

Colin McGinn

Kâinatın bünyesinde barındırdığı sayısız bilinmezlik onun yaratıcısına olan inancımızı bir kat daha artırmaktadır. Bir bilim adamının kâinatın var oluşunun ardında yatan mükemmel zekâyı inkâr etmesi, en az bir teologun bilimsel gelişmelere sırtını çevirmesi kadar mantıksıdır.?
Werner von Braun [Cal Thomas ?Gone Bananas? World (Eylül 7, 2002)]
İnanç, bir insanın sabit değil, açık fikirli olmasını sağlar. İnanç, sadece fiziki dünyaya saplanıp kalan materyalistlerden farklı olarak kişiye manevi gerçekliğin de farkına varma imkânı sağlar.?

 Sir John Templeton [M.Templeton, The Humble Approach, 115]

"Hani Tanrı ölmüştü" kitabından 3

Elde edilen bulgular, son 50 yıl içinde Tanrı inancı için güçlü bir kanıt haline dönüştü. Sadece Tanrı inancı, bütün bu bulguları, zorlamasız ve akli olarak en ikna edici bir şekilde açıklayabiliyor.

Stephen  Meyer.

Evrenin bir başlangıcı olduğu doğruysa, bugün modern kozmologların da hemfikir olduğu gibi, o zaman bu bulgu, evrenin dışında, ondan bağımsız bir sebep var demeye gelir. Eğer fizik kanunları, son dönemdeki fizikçilerin keşfettiği gibi, tam da hayatın oluşmasına olanak sağlayacak şekilde düzenlendiyse, o zaman, onları tam da o şekilde tasarlayan bir tasarımcı olması gerekir. Eğer hücrede bir bilgi varsa, moleküler biyolojinin gösterdiği gibi, o zaman bu akıllıca yapılmış bir tasarım gerektirir. İlk defa hayatı oluşturmak, biyolojik bir bilgiyi gerektirir; veriler, madde âleminin ötesinde, ona kaynaklık eden, akıllı bir sebebin olduğunu gösteriyor?

Stephen Meyer.

Bilim göklerde işlerin nasıl gittiğini anlatır, İncilse göklere (cennete) nasıl gidileceğini?

Galileo

Nobel ödüllü Arno Penzias Big Bang hakkında şunları söylemişti, Elde ettiğimiz en iyi veri, Kutsal Kitaplardan başka dayanacak bir şeyimizin olmadığıdır?

[Bkz. Malcolm W.Browne, ?Clues to Universe Origin Expected?, Annual Review of Astromy and Astrophyics 20 (1982)]

Bu biyolojik makineler, işleyebilmek için çok çeşitli parçalarına aynı anda ihtiyaç duyar. Türlerin rastgele evrimleşmesine dayanan Darwin?in doğal seleksiyon süreci böylesine bir sistemi nasıl meydana getirebilir? Doğal seleksiyon, canlıların sadece fonksiyonel parçalarını muhafaza eder; bu da organizmaların bir sonraki nesilde var olmasını sağlar.
Basitleştirilemez şekilde kompleks olan sistemlerle ilgili problem, bütün parçaları aynı anda bir araya gelip çok sıkı bir koordinasyon içinde çalışmadıkları takdirde işlememeleridir. Dolayısıyla doğal seleksiyon böyle bir sistemi inşa edemez, ancak bir zamanlar inşa edildiklerini söylemekle kalır. Ve evrimin, bütün sistemi bir kerede yaratmak için böylesine dev bir sıçrayışı kazara yapması gerçekten imkânsız?

 Stephen Meyer.

İlahi dinler, sadece maddeden ibaret olmadığımızı Marvin Minskynin sözleriyle- etten yapılmış bilgisayar değil, Tanrı nın suretinde yapıldığımızı anlatır?
Stephen Meyer.

Big Bangi meydana getiren, evreni var eden sebep; maddeden, zamandan ve mekândan bağımsız olmalı. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam?da Tanrı bunlardan münezzehtir?

Stephen Meyer.

Big Bangin teizmi desteklediğine verilecek belki de en iyi örnek, konunun bazı ateist fizikçilerde sebep olduğu açık huzursuzluktur. Bazen, bazı bilimsel düşünceler, kendi değerlerinin çok ötesinde bir azimle ve kararlılıkla savunulmaya devam ediliyor ki bu durum, bunun gerisindeki motifin kişinin kendi teorisini destekleme arzusundan ziyade, çok daha derinlerdeki psikolojik gelgitlerle alakalı olduğunu düşündürüyor?

Astrofizikçi C.J.Ihsam [Creation of the Universe as a Quantum Process]

İlk başta bir patlama vardı. Bu bizim dünyada gördüğümüz gibi, belli bir merkezden başlayarak gittikçe daha büyük alana yayılan bir patlama değildi. Aksine bu, aynı anda her yerde birden olan bir patlamaydı ve tüm uzayı bir anda maddeler ve onlardan oluşan diğer maddeler kaplamıştı?

 Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg. [The First Three Minutes]

Maddeler yokluktan birdenbire, sebepsiz yere, ortaya çıkmaz. Ateist Quentin Smith kitabında şöyle demişti ?Akla en yatkın şey, bizim yokluktan, nedensiz ve amaçsız olarak var olduğumuzdur. Bir insanın böyle bir şeyi en mantıklı açıklama olarak ileri sürebilmesi beni hayrete düşürüyor

William Lane Craig

Tüm evrenin nasıl var olduğunu kavrayabilmek için kuantumun ötesinde ama onu da kapsayan bir şeye ihtiyaç vardır. Bir anda yine köken meselesine dönmüş bulunuyoruz?

William Lane Craig

Erken dönemde Müslümanlar ve Hıristiyanlar matematiksel muhakemeyi kullanarak sonsuz bir geçmişin olmasının mümkün olup olmadığını anlamaya çalışmışlardı. Sonuçta evrenin yaşının sınırlı olduğu görüşüne vardılar, yani onun bir başlangıcı olmalıydı.
Size sonsuz sayıda misket vermeye çalıştığımı farz edelim.
Bunun bir yolu tüm misketleri size vermektir ve böylece bana hiç misket kalmayacaktır.
Bunun diğer yolu sadece çift sayılı misketleri vermektir ve böylece elimizdeki misket sayısı eşit olacak ve başlangıçtaki sayı ile aynı olacaktır.
Bir diğer şekilde de dört ve üzeri sayılı misketleri vermektir. Bu durumda sende sonsuz bende üç misket olacaktır.
Görüldüğü gibi sonsuz sayılarla yapılan işlemlerde sonuçlar çelişkilidir. Bu nedenden dolayı matematikçiler sınır üstü aritmetikte toplama ve çıkarma yapmazlar. Görüldüğü gibi sonsuzluk fikri tümüyle kuramsaldır ve sadece zihnimizde mevcuttur.
Örnekteki misketlerin yerine geçmiş olayları koyunca oluşacak karmaşadan dolayı evrende sonsuz sayıda olayın olması mümkün değildir. Muhakkak bir başlangıç olmalıdır.

(Sonsuzda Geri dönüş İmkânsızlığı)? William Lane Craig

Kozmoloji âlemindeki pek çok gelişme gizli saklı bilimsel dergilerin sayfaları arasında kaybolup gitmekte. Bunlardan pek azı halkın bilgisine sunuluyor. Linde ve Guth gibi bilim adamlarının adını kimse bilmez ama Stephen William Hawking konuştuğu zaman herkes dinler.
********************************************************************************
Israrla her şeyde bir kasıt aramaya meyilli olan insanın, amaçsız bir evren tarafından rastgele yaratılmış olması kulağa fazlaca garip gelmiyor mu?
 Sir John Templeton

Evrenin, en ufak sayısal değişikliklere karşı bile oldukça hassas olan mevcut yapısının, bilinçli bir tasarım neticesi olduğu izlenimine kapılmamak son derece güç. Bu sayısal değerlerin görünüşteki mucizevi uyumluluğu hâlâ kozmik tasarım fikrinin en kuvvetli delili olmaya devam ediyor

 Fizikçi Paul Davies

Görünüşte birbirleriyle irtibatsız ve rastgele olan bütün fizik sabitlerinin garip bir ortak özelliği var. Bu sabitler evrende hayatın oluşabilmesi için tam da olmaları gereken değerdeler? Patrick Glynn
◾?İnce bir hüner eseri olan doğal çevreyi ne kadar araştırırsak, bilinçli bir tasarımcının varlığı o kadar zorunlu hale geliyor

Walter Bradley

"Hani Tanrı ölmüştü" kitabından 2

Bilim bizi İlk Olaya götürdü, fakat daha da ötesine gidip İlk Sebepe ulaştıramadı.?

Allan Rex Sandage (1985 yılındaki bilim ve din konulu bir konferanstan)

Benim bilimden öğrendiğim şudur: Dünya bilimle açıklanamayacak kadar karmaşık. Varlık sırrını ancak tabiatüstü bir şeylerle anlayabiliyorum?

Allan Rex Sandage
[Sharon Begley, ?Science Finds God?, Newsweek (Temmuz 20, 1998)]

Sandageın dediği gibi; Pek çok bilim adamını inanca, kendi elleriyle yaptıkları zorluyordu?

[Allen Sandage, ?A Scientist Reflects on Religion Belief? www.leaderu.com/truth/1truth15.html]

Dünyanın tasarlanmış gibi görünmesinin sebebi sakın gerçekten tasarlanmış olması olmasın!?

Stephen Meyer.

Bilimin doğal hayat hakkında pek çok önemli şey öğretebileceğine dair bir kuşkumuz yok. Fakat asıl sorun şu, bu şeyler kendilerinin ötesinde olan bir şeye işaret ediyor mu? bence cevap evet. Bilim bize pek çok gerçek şey öğretiyor ve bu gerçek şeyler de Tanrıya işaret ediyor?

 Stephen Meyer.

Darwinizm ve Naturalizm savunulduğunda şunlara inanmak zorunda kalınır;
- Yokluktan varlık doğar
- Cansızdan canlı ürer
- Tesadüflerin sonucunda mükemmellik elde edilir
- Kaos bilgi sağlar
- Bilinçsizlikten bilinçlilik doğar
- Akıldan yoksun olandan akıl hâsıl olur
Tüm bunların ışığında denebilir ki Darwinizmi kabul etmenin tek yolu körü körüne ona inanmaktır.
Başlangıcı olan her şeyin bir nedeni vardır? ?Evrenin bir başlangıcı vardır?
Yerçekimi yüz milyon kere milyar çarpı milyar çarpı milyar çarpı milyar çarpı milyarda bir oranında bir hassasiyete göre ayarlanmıştır.?

Robin Collins

Günümüzde somut veriler bize ısrarla Tanrı teorisini işaret etmektedir. İnsan bilmecesinin en basit ve net çözümü budur?

Patrick Glynn

Bizler kitapların ve bilgisayarların bir zekânın ürünü olduğunu biliyoruz ve DNA?nın içinde de benzeri bir durumun olması onun da bir zekânın ürünü olduğuna işaret etmektedir.?

 Stephen C. Meyer

Yaratıcı, yarattıklarına en az bir görev yüklemiştir: Tasarladığı Dünya?yı keşfetmeleri ve bu keşifler vasıtasıyla onun varlığını idrak etmeleri.
Ateizmin iddialarının hiçbiri ispat edilemez. Tanrı olmadığını nereden bileceğiz? Ateizmin kendisi de eldeki mevcut kanıtların ötesine erişmeye çalışan bir inançtan başka bir şey değildir.?

Alister McGrath [Glimpsing the Face of God, 22]

Bu çok garip görünüyor ama kanaatimce Tanrıya giden yolu bilim dinden daha net olarak belirlemektedir.?

 Paul Davies

Hiç kimse bir kuark (maddenin esası olduğu farz edilen ve kısmen elektrik yüklü olan üç çeşit zerreden biri) görmemiştir ve bana göre ileride de bunu başarabilen olmayacaktır. Proton ve nötronların içerisinde birbirlerine öyle büyük bir güçle bağlıdırlar ki hiç kimse onları birbirinden ayıramaz. Peki, öyleyse neden bu görünmez kuarklara inanalım? Çünkü kuarkların varlığını etkileri vasıtasıyla bilmekteyiz. Aynı şey, görünmez olan Tanrı için de geçerlidir. Onun varlığı bizim deneyimlerimizi ve bilgimizi anlamlı kılar: Fiziki dünyanın nimetleri ve düzeni, gerçekliğin çok boyutlu yapısı, neredeyse tüm insanların ortak yönü olan dua ve umut? Bence her iki durumda da sürecin işleyişi aynıdır. Bilimden dine yöneldiğim zaman entelektüel dünyamda bir değişim yaşamak zorunda kalmadım. Gerçeği arama yolunda bilim ve din entelektüel iki kardeşten başka bir şey değildir.?

John Polkinghorne [Quark, Chaos and Christianity, 98-100]

"Hani Tanrı Ölmüştü" kitabından..


Zamandan ve mekândan münezzeh olanı deney tüpüne koyamazsınız?

Eugenie Scott, (?Keep Science Free from Cretionism? Insight, Şubat 21, 1994)

Bertrand Russel"bilimin bize, nasıl amaçsız ve anlamdan yoksun bir dünya bıraktığını anlattığı karanlık tabloyu görmezlikten geliyordum"



Eşim Leslie, artık iyi bir Hıristiyan olarak yaşamaya karar verdiğini söyledi bana. İlk tepkimin bir çeşit sorgu olduğunu söylemeye gerek yok.
Öyle kibarca bir sorgu falan da değildi. Suçlayıcı ve kızgın bir tarzda başlamıştı: Sana ne oluyor böyle bu denli rasyonel bir insanın, bu denli irrasyonel bir şeyin arkasından nasıl gidebildiğini anlayamıyordum.
Takip eden aylar boyunca Leslienin karakterinde belirgin değişiklikler gözlemledim. Gitgide daha sevecen, ilgili ve içten olmaya başlamıştı. Bu sefer, aynı soruyu daha yumuşak ve meraklı bir tonda sordum: Sana ne oluyor böyle Onu iyi yönde değiştiren bir şeyler vardı.

(Bertrand Russel, Why I Am Not a Christian, Simon&Schuster, 1957, 106)


Her bilimsel bilgi prensip olarak yeni kanıtlarla beraber değişime açıktır.
Yaşam formlarının karmaşıklığının, tesadüfî mutasyonun ve doğal seleksiyonun sonucu olduğu iddiasına şüpheyle yaklaşıyoruz?

(A Scientific Dissent From Darwinism? başlıklı aralarında Nobel ödüllülerinde olduğu birçok bilim adamının iki sayfalık ilandan, The Weekly Standard, 1 Ekim 2001)

Bana lisede ve üniversite sıralarında, evrimi araştırırken kimse, saygın pek çok bilim adamının bu fikirde olmadığını söylememişti. Yalnızca dünyadan haberi olmayan dar kafalı dindarlar buna karşı çıkıyor zannederdim. Tarihçi Peter Bowlerin ortaya koyduğu gibi aslında bilim camiasında bu teoriye karşı 1900 yılı gibi erken bir tarihten itibaren sağlam eleştiriler gelmekteydi. Tabii bundan da bana kimse söz etmemişti.
◾[Geçerliliği olmayan Miller deneyine binaen]

- İyi de Miller deneyinin halen ders kitaplarında yer almasının bir nedeni olmalı herhalde? Nedir sizce bu?

Jonathan Wells

+Gitgide şunu daha iyi anlıyorum ki bu, ampirik bilim maskesi ardına saklanmış materyalist felsefedir. Bunu göstermekte ısrar ediyorlar, çünkü hayatın başlangıcına dair başka bir materyalist izahları yok. Eğer sen başka bir izah getirmeye kalkarsan ?mesela akıllı tasarım gibi- seni bilimsel olmamakla suçluyorlar.

Bilimin, hayatın nasıl başladığına dair en ufak bir fikri bile yok?, ?Genel kabul görmüş bir teori bile yok. İlk dönemlerin çorak dünyasından hayatın narin kimyasına adım atmayı akıl almıyor?

Greeg Easterbrook. (The New Convergence)

Sanırım hayatın natüralistik bir biçimde ortaya çıktığına inananlar, mantıken bir akıllı tasarımcının olduğunu çıkarsayanlara nazaran çok daha fazla imanlarıyla hareket ediyorlar?

Walter Bradley
(Lee Strobel, The Case for Faith, 108)

Kendini Katoliklikten ayrılmış olarak tanımlayan ülkenin önde gelen bilim habercilerinde John Horgan 2002de, bilim adamlarının uzayın nasıl yaratıldığı veya bizim ufak gezegenimizdeki cansız maddelerin nasıl bir araya gelerek canlıları oluşturduğu? konusunda bir fikirlerinin olmadığını itiraf ediyordu.

(John Horgan, ?A Holiday Made for Believing? New York Times, Aralık 25, 2005)

DNAnın moleküler yapısını keşfeden Nobel ödüllü biyokimyager Francis Crick (ki kendini manevi anlamda şüpheci olarak tanımlıyor) dünyayı yaptığı açıklamasıyla şaşırtmıştı: ?Halen mevcut tüm bilgiyle donanmış dürüst bir adamın varması zorunlu sonuç şudur: Şu an için hayatın kökeni, bir mucizeymiş gibi gözükmektedir. Onun devamı için çok fazla şartın karşılanması gerekmektedir??

(Francis Crick, Life Itself, New York: Simon and Schuster, 1981, 88)

Eğer doğal bir açıklama getirilemiyorsa ve getirilme şansı da varmış gibi gözükmüyorsa; doğaüstü bir açıklamanın aranmasının makul olacağını düşünüyorum. Sanırım eldeki veriler ışığında en mantıklı çıkarım budur?

Walter Bradley
(Lee Strobel, The Case for Faith, 108)

Kambriyen bir jeolojik dönemdir. Bundan 540 milyon yıl önce başladığı tahmin ediliyor. Kambriyen patlaması ise ?Biyolojik Big Bang? olarak adlandırılır çünkü bugün halen canlı olan büyük hayvan filumlarının çoğunun aniden ortaya çıkışını gösterir. O dönemde ortaya çıkan bazılarının ise bugün soyu tükenmiştir? dedi Wells.

Kayıtların bize gösterdiği durum şudur: Kambriyenden önce yalnızca bazı denizanaları, süngerler ve solucanlar vardı ve sonra Kambriyenin başında ?boom!? bir anda eklem bacaklıların temsilcileri, modern böceklerin, pavuryaların temsilcileri, modern deniz kestanesi ve deniz yıldızının dahil olduğu yumuşakçalar, modern omurgalıların dahil olduğu kordatlar ve bunun gibi daha bir çok şey ortaya saçılıyor. Memeliler daha sonra geliyor fakat onların da dâhil olduğu büyük aile yani kordatlar Kambriyenin başında oradalar?
insanlara çizgiler başka şey olur, balıklarda solungaç. O çizgiler solungaç yarığı falan da değildir. Onlara solungaç benzeri yapılar demek de delilden evrim teorisine gitmek yerine evrime iman edip sonra delil aramaya çıkmanın bir sonucudur.
İngiliz embriyolog Lewis Wolpertin belirttiği gibi, benzerlik bizim hayal gücümüzün bir ürünü.

[Lewis Wopert, The Triumph of the Embryo, (Oxford, Oxford University Press, 1991), 185]

Anatomik olarak benzer iki organizmayı incelediğinizde, çoğunlukla genetik olarak da benzer olduklarını görürsünüz. İyi ama bu ortak bir kanıt mıdır? Bir tasarımcı farklı organizmalar yaratmak için benzer yapı malzemeleri kullanabilir, tıpkı inşaatçıların sonuç itibarıyla birbirinden tamamen farklı gözükecek köprüleri yaparken aynı maddeleri ?demir çubuklar, çimento v.s- kullanması gibi.? Wells
Eğer türler, fark edilemeyecek şekilde ince merhaleler vasıtasıyla diğer türlerin soyundan geliyorlarsa, her yerde sayısız geçiş türleri görmemiz gerekemez mi?
 Darwin, 1859

Fosil kayıtlarının olmaması, farz edilen atalar ile onlardan türeyenlerin arasındaki ilişkiyi resmetmeyi de fiilen imkânsız kılıyordu. Antropologların işi, Savaş ve Barış romanının içinden rast gele otuz sayfa seçildiğini varsayarsak, bunlara bakıp, romanın planını çıkarmaya benziyor.?

Constance Holden, ?The Politics of Paleanthropology? Science 213 (1981)
[Bazı ufak kalıntılardan devasa çıkarımlar yapılmasına binaen]

 Darwinistler ikna edici açıklamalar yapacaklarına, bulunan fosilleri hazır mamul hikâyenin uygun yerine monte etmeye çabalıyorlar. Anlatan kişinin eğilimlerine göre de hikâye şekilden şekle giriyor. Bir antropologun dediği gibi süreç hem siyasi hem de sübjektif çünkü paleoantropoloji ilmi bir forma sahip ama ilmi bir özden yoksun?
Bkz: Ian Tattersall, ?Paleoanthropolgy and Preconception

Ne zaman bir evrim ikonunun geçersizliği anlaşılsa, Darwinistler adeta vecd halinde ilk önce tüm hikayenin bundan ibaret olmadığını haykırır, sonra da son bulguların makro evrimi desteklediğini iddia eder dururlar. Hikayeler yeniden yazılır, yeni anlatıcılar bulunur. Evrim teorisi artık orijinal ikonlarıyla taşınamaz hâle gelmiştir. Teorinin kendini sorgulamak yerine ise yapılan, yeni modeller dizayn etmektir.
Benim fikrime göre, Darwinci evrim iflas etmiştir. Darwinizm hakkındaki deliller sadece yetersiz olmakla kalmıyor, aynı zamanda sistematik olarak da çarpıtılmışlar. Çok uzak olmayan bir gelecekte, bilmiyorum belki yirmi, otuz yıl içerisinde, insanların geçmişe bakıp şaşkınlıkla, ?nasıl böyle bir şeye inanabilmişler? diyeceklerinden şüphem yok. Darwinizm bilim görüntüsü altında materyalist felsefeden ibarettir ve bu artık anlaşılmaya başlandı?
Wells
 

Klasik Sorular

1.Allah'in tüm bu olanlardan sonra hedeflediği nedir? 2.Meşhur Ahzap süresindeki peygamberin evlatligiyla evlenmesinin hikmeti? 3.Dini...