DNA'nın nasıl çalıştığının ilkelerini ortaya koyabiliriz;ama DNA'nın RNA ile etkilişimi sırasındaki bilgilerin taşınmasını hangi kavramla izah edebiliriz.Bilgi maddesel özellikler taşımaz.Maddesel olmayan bir şeyin yükü de olmadığında bu taşınma işlemi nasıl gerçekleşmiştir?
Sanatsal etkinliklerin, duygu ve düşüncelerimizde uyandırdıkları hoş duygular, moleküllerin soğuk donuk ve başıboş hareketlerinden mi meydana gelmiştir?
Fiziğin matematiksel kurallarla uyum içinde olmasının zorunluluğunu sağlayan nedir?
Tabiattaki kör kuvvetler neden hep kaosa neden olmadı.Evrendeki düzenliliğin oranı neden kör kuvvetlerin yapabileceğinden daha fazlasıdır?
Her hücre DNA'daki bilgilerle kontrol ediliyor ve bilgiler RNA'ya taşınıp oradan proteinlere dönüşüyor. DNA'da bilgi sadece bulunur,DNA bilgiyi işleyemez.RNA'da protein olmadan kendi kendini kopyalayamazsa bunlar arasındaki zorunluluğu doğuran nedir?
Bu üç molekülün aynı diğer ikisine ihtiyaç duyması onların aynı anda var olduklarını göstermez mi?
30 Haziran 2013 Pazar
21 Haziran 2013 Cuma
Ateizme Sorular 9
Hassas sistemlerde herhangi bir arıza ve tehlikeli durumların ortaya çıkmasını sağlayan alarm sisteminin varlığı bir aklın ürünüyse, insanlarda oluşmaya başlayan hastalıkların ağrı yoluyla beyne ikaz verdirilmesi sağlayan sistem akıl ürünü değil midir?
kalbimizin sol duvarlarının güçlü kasılabilmesi nedeniyle sağ kalbe göre daha kalın tasarlanmasını sağlayan neden akılsızlığın uyumlu bir çalışması olabilir mi?
Tabiata sirayet eden mükemmel kanunlar tabiatın hangi özelliğinden kaynaklanır.Tabiat kanun koyucu olabilir mi?
Üzüldüğümüzde , korktuğumuzda,sevindiğimizde,duygulandığımızda üzülen, korkan,sevinen,duygulanan hangi hücrelerimizdir?
Yaşlı hücreler öldükten sonra , yerini gelen hücreye kendi bilgisini neden bırakma ihtiyacı hisseder?
Neslini türetmek zorunda olduğu bilgisini yaşlı hücreler nerden alır?
Göz-madde-ışık-reseptörler koordinasyonunu sağlayan nedir?
Hücreler ne zaman ve nerede bölünebileceğini bilme yeteneğine nasıl sahip olmuşlardır?
kalbimizin sol duvarlarının güçlü kasılabilmesi nedeniyle sağ kalbe göre daha kalın tasarlanmasını sağlayan neden akılsızlığın uyumlu bir çalışması olabilir mi?
Tabiata sirayet eden mükemmel kanunlar tabiatın hangi özelliğinden kaynaklanır.Tabiat kanun koyucu olabilir mi?
Üzüldüğümüzde , korktuğumuzda,sevindiğimizde,duygulandığımızda üzülen, korkan,sevinen,duygulanan hangi hücrelerimizdir?
Yaşlı hücreler öldükten sonra , yerini gelen hücreye kendi bilgisini neden bırakma ihtiyacı hisseder?
Neslini türetmek zorunda olduğu bilgisini yaşlı hücreler nerden alır?
Göz-madde-ışık-reseptörler koordinasyonunu sağlayan nedir?
Hücreler ne zaman ve nerede bölünebileceğini bilme yeteneğine nasıl sahip olmuşlardır?
18 Haziran 2013 Salı
Evrimin Yapabildiği
İnsanda ne olsaydı insan daha mükemmel bir canlı olurdu.örneğin insanda üzüntü,kötülük,gibi olumsuzluk uyandıran hisler olmasaydı insanda sevgi,iyilik anlayışı oluşabilir miydi?
İnsanlardaki hastalık,ayrılık gibi eksiklikler olmasaydı insanları sağlığın ve vefanın kıymetini bilir miydi?
İnsanların duyum eşiği daha fazla olsaydı örneğin daha iyi görebileseydi ya da duyabilseydi kızılötesi ışınlarından ve bir karıncanın bile ayak sesinden her an duymaktan rahatsız olmaz mıydı ?
İnsan daha zeki olsaydı bu insanın kibrini artırmakla beraber insanın zekasını geliştirmesi yönündeki çabalarına engel olurdu.İnsanın merak duygusu körelirdi her şey açığa çıkmış olurdu ve insan tembelleşmez miydi?
Evrim bizim bile düşünemediklerimizden daha fazlasının insanda olmasını gerektiren yönde evrimleşmiş.Biz akıllı canlılara kalsaydı insan daha iyi duysun daha iyi gördün daha akıllı olsun demez miydik?
İnsanların organları farklı yerlerde farklı şekillerde gelişmiş olsaydı nasıl bir insan modeli ortaya çıkardı.öyle bir model bulmalıyız ki şimdiki insandan daha iyi yapıda olsun.Yoksa bizim yapamadığımızı mükemmel tesadüflerin uyumu organize bir şekilde insandaki bütünlüğü mü sağladı?
Kadınlar nasıl olsalardı daha iyi kadınsı özelliklere sahip olabilirlerdi?
Bunlar gösteriyor ki canlılar üzerindeki evrimsel gelişmeler insanın hayal ötesinde akıllı hamlelere dayanıyor.
İnsanlardaki hastalık,ayrılık gibi eksiklikler olmasaydı insanları sağlığın ve vefanın kıymetini bilir miydi?
İnsanların duyum eşiği daha fazla olsaydı örneğin daha iyi görebileseydi ya da duyabilseydi kızılötesi ışınlarından ve bir karıncanın bile ayak sesinden her an duymaktan rahatsız olmaz mıydı ?
İnsan daha zeki olsaydı bu insanın kibrini artırmakla beraber insanın zekasını geliştirmesi yönündeki çabalarına engel olurdu.İnsanın merak duygusu körelirdi her şey açığa çıkmış olurdu ve insan tembelleşmez miydi?
Evrim bizim bile düşünemediklerimizden daha fazlasının insanda olmasını gerektiren yönde evrimleşmiş.Biz akıllı canlılara kalsaydı insan daha iyi duysun daha iyi gördün daha akıllı olsun demez miydik?
İnsanların organları farklı yerlerde farklı şekillerde gelişmiş olsaydı nasıl bir insan modeli ortaya çıkardı.öyle bir model bulmalıyız ki şimdiki insandan daha iyi yapıda olsun.Yoksa bizim yapamadığımızı mükemmel tesadüflerin uyumu organize bir şekilde insandaki bütünlüğü mü sağladı?
Kadınlar nasıl olsalardı daha iyi kadınsı özelliklere sahip olabilirlerdi?
Bunlar gösteriyor ki canlılar üzerindeki evrimsel gelişmeler insanın hayal ötesinde akıllı hamlelere dayanıyor.
16 Haziran 2013 Pazar
Dinlere Göre Kapitalizm
Kapitalizme göre insan ihtiyaçları sonsuzdur buna karşılıkta kaynaklar kıttır.Aslında insanın ihtiyaçları sonsuz değildir.Bu sadece insanlardaki hırsı ve rekabeti artırma gayretidir.Şimdi bakalım kaynaklar gerçekten sınırlı mı?
Uzmanlara göre mevcut tarım kapasitesi dünya nufusunun ihtiyaçlarını karşılamak için yeterlidir deniliyor.
FAO'ya göre üretimdeki artış dünya nufsunun artışından %50 daha fazlaymış.Dünyada insan besini olmaya uygun 80 bin bitki türü varmış.Tarih boyunca 3 bin bitki türünü yiyecek olarak kullanmışız
Bugün yetiştirilen tür sayısı 15 ?miş.ve bu 15 bitki türü dünya nufusunun %90?nını doyuruyormuş.Farklı cinsler azalınca üretim artarmış.Anlayacağınız sorun kıtlık değil,kapitalizmin adil olmayan yöntemidir
ve dinler der ki:
HİZMETKAR OLACAKSIN:
O, zenginin cennete girmesi, devenin iğne deliğinden geçmesinden daha zordur diyen kişidir” (Matta-19:23)
“Birincilerin çoğu sonuncu, sonuncuların çoğu birinci olacak. Birinci olmak isteyen ötekilerin hizmetkarı ve kulu olsun. (markos-10:31,43,44)”
Ve yeryüzünde azametle (gururla) yürüme! Muhakkak ki sen, yeryüzünü asla tahrik edemezsin (hareket ettiremezsin). Ve asla dağların boyuna erişemezsin (dağ kadar yüksek olamazsın).(İsra-37)
BAŞAKALARI MUHTAÇKEN BİRİKTİREMEZSİN:
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? (Nahl-71),
SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEYECEK PAYLAŞACAKSIN:
Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. (Haşr-7),
YAPTIKLARININ HESABINI VERECEKSİN:
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir (Hadid-20)
MADDEN GÜÇLÜ OLMAN, HİÇ BİR ANLAM İFADE ETMEZ:
Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı ki? Onlardan öncekilerin akıbetleri nasıl oldu baksınlar. Ve onların çoğu, kuvvet ve eserler bakımından yeryüzünde kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmış oldukları şeyler, onlara fayda vermedi
YOKSULU DOYURACAK YARDIMI ESİRGEMEYECEKSİN:
"Dini yalanlayan adamı gördün mü? İşte o, yetimi iter, kakar. Yoksulu DOYURMAYA ÖNAYAK OLMAZ. Şu namaz kılanların vay haline, ki onlar namazlarından gafildirler. Onlar gösteriş için ibadet yaparlar. YARDIMI esirgerler."
14 Haziran 2013 Cuma
Kutsal Ruh İnsandır
-Konuşuyor
-Düşünüyor
“Ruh Filipus`a, “Git” dedi, “Şu arabaya
yetiş.”-Elçilerin İşleri 8:29
“Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu`nun “Abba!
Baba!” diye seslenen Ruhu`nu yüreklerinize gönderdi.”-Galatyalılar 4:6
-Tanıklık ediyor
“Baba`dan size göndereceğim Yardımcı , yani Baba`dan
çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.”-Yuhanna 15.26
“Ruh`un kendisi, bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı`nın
çocukları olduğumuza tanıklık eder.”-Romalılar 8:16
- Duyuyor
“Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm
gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını
söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek.”-Yuhanna 16.13
“Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh`un düşüncesinin ne
olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı`nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık
eder.-Romalılar 8.27
-Bilgili
“Rabbimiz İsa Mesih`in Tanrısı, yüce Baba, kendisini
tanımanız için size bilgelik ve vahiy ruhunu versin diye dua
ediyorum.”-Efesliler 1:17
-Araştırabiliyor
“Oysa Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı.
Çünkü Ruh her şeyi, Tanrı`nın derin düşüncelerini bile ARAŞTIRIR.”-1
Korintliler 2.10
-Öğrenebiliyor
“Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini
öğretecektir.”-Luka 12.12
“Ama Baba`nın benim adımla göndereceği Yardımcı,
Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size
hatırlatacak.”-Yuhanna 14.26
-Kendi İRADESİ vardır
“Bunların tümünü etkin kılan tek ve aynı Ruh`tur. RUH
bunları herkese DİLEDİĞİ gibi, ayrı ayrı dağıtır.”-1 Korintliler 12:11
3. Duyguları, hisleri vardır
- Sevgi
- Sevgi
“Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih ve Ruh`un sevgisi adına
size yalvarıyorum, benim için Tanrı`ya dua ederek uğraşıma katılın.”-Romalılar
15:30
-Kederlenme özelliği var
“Ama başkaldırıp O`nun Kutsal Ruhu`nu incittiler. O da
düşmanları olup onlara karşı savaştı.”-Yeşaya 63:10
“Tanrı`nın Kutsal Ruhu`nu kederlendirmeyin. Kurtuluş
günü için o Ruh`la mühürlendiniz.”-Efesliler 4.30
-İniltileri var
“Bunun gibi, Ruh da güçsüzlüğümüzde bize yardım eder.
Ne için dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz, ama Ruh`un kendisi, sözle anlatılamaz
iniltilerle bizim için aracılık eder.
Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh`un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı`nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık eder.”-Romalılar 8.26-27
Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh`un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı`nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık eder.”-Romalılar 8.26-27
Kutsal Ruh kişisel tepkiler verebilir
- Düşman kesilebilir
“Ama başkaldırıp O`nun Kutsal Ruhu`nu incittiler. O DA
DÜŞMANLARI OLUP onlara karşı savaştı.”-Yeşaya 63:10
-insanlar tarafından sınanabilir
“Petrus ona şöyle dedi: “Rab`bin Ruhu`nu sınamak için
nasıl oldu da sözbirliği ettiniz? İşte, kocanı gömenlerin ayak sesleri kapıda,
seni de dışarı taşıyacaklar.”-Elçilerin İşleri 5:9
-Kutsal Ruh’a hakaret edilebilir
“Eğer bir kimse Tanrı Oğlu`nu ayaklar altına alır,
kendisini kutsal kılan antlaşma kanını bayağı sayar ve lütufkâr Ruh`a hakaret
ederse, bundan ne kadar daha ağır bir cezaya layık görülecek
sanırsınız”-İbraniler 10:29
Kutsal Ruh’un özgün bir öz’ü var , Kendisi hakkında
konuşunca “BEN” diyor
“Petrus hâlâ görümün anlamını düşünürken Ruh ona,
“Bak, üç kişi seni arıyor” dedi.
Haydi kalk, aşağı in. Hiç çekinmeden onlarla git. Çünkü onları BEN gönderdim.”-Elçilerin İşleri 10.19-20
Haydi kalk, aşağı in. Hiç çekinmeden onlarla git. Çünkü onları BEN gönderdim.”-Elçilerin İşleri 10.19-20
“Bunlar Rab`be tapınıp oruç tutarlarken Kutsal Ruh
kendilerine şöyle dedi: “Barnaba`yla Saul`u, kendilerini çağırmış olduğum görev
için BANA ayırın.”-Elçilerin İşleri 13.2
Bu neden Faraklit yani Muhammed Olmasın?
Bu neden Faraklit yani Muhammed Olmasın?
13 Haziran 2013 Perşembe
Sadece Tanrı
Mutlak Yaratıcının ismi ne olursa olsun ona ne ad verilirse verilsin o sonsuz ve tek olandır. Ondan başka varlık yoktur.
Tüm dinlerdeki öğretiler tek bir öğreticiden gelir
Kainatın düzeni yaratılış ve fizik kanunları sadece onun yasalarıdır
İnsanın varoluşundaki şaşkınlığını gidermek adına yaptığı tüm eylemler Tanrı arayışındaki ibadetleridir
Tüm minnettarlıklar evrensel döngüyle canlıları yaşatan Tanrıya olan bir şükürdür
Her doğan bebek Tanrının insanlar üzerindeki umududur
Her nefes Tanrının insan üzerindeki sevgisidir
Her şefkat duygusu Tanrıyı içinde duyma isteğidir.
Her vicdan kötülüğü yargılayan en adaletli yargıçtır
Bu nedenle hepimizin Tanrısı aynıdır
Tüm dinlerdeki öğretiler tek bir öğreticiden gelir
Kainatın düzeni yaratılış ve fizik kanunları sadece onun yasalarıdır
İnsanın varoluşundaki şaşkınlığını gidermek adına yaptığı tüm eylemler Tanrı arayışındaki ibadetleridir
Tüm minnettarlıklar evrensel döngüyle canlıları yaşatan Tanrıya olan bir şükürdür
Her doğan bebek Tanrının insanlar üzerindeki umududur
Her nefes Tanrının insan üzerindeki sevgisidir
Her şefkat duygusu Tanrıyı içinde duyma isteğidir.
Her vicdan kötülüğü yargılayan en adaletli yargıçtır
Bu nedenle hepimizin Tanrısı aynıdır
Miraç Olayına Garip Yaklaşımlar
Namazın İLK kez miraç olayında Müslümanlara farz kılınması diye birşey yoktur.Müslümanlar buna nasıl inanabiliyor anlamıyorum.Demek ki kuranı okumuyorlar.
Halbuki namazın daha önce de diğer ümmetlere farz kılındığı ortadadır.
Kitapta İsmaili de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. Halkına NAMAZ kılmayı, zekat vermeyi emrederdi?? (Meryem -54,55)
Ayrıca alak suresi'nin miraç olayından daha önce indiği konusunda fikir birliği vardır.Miraç olayının vahyin 12.ci yılına tekabül ettiğine göre bu ayetler namazın miraçtan önce farz kılınıdığını göstermez mi?
Gördün mü şu men edeni. Namaz kılarken bir kulu(namazdan) (Alak -9,10)
Rabbinin adını anıp namaz kılan.(Alak - 15)
Diğer bir husus ise Allahın ilk etapta namazı 50 vakit olarak belirlemesi ve sonra bundan vazgeçmesidir.Allah vaadinden asla dönmez ise Hz Muhammed ve Hz Musa'nın telkinleri sonucu mu namazda indirim yapmış ve onların isteklerinin daha makul olduğunu düşünmüştür?
Demek ki Hz Musa ve hz Muhammed Allah'a (Haşa) göre daha akılcı bir davranış sergilemiş.
Bir kez gün 24 saat ise bir insanın günde 50 vakit namaz kılması için uykudan 8 saatlik bir kesinti yaparsak her 15 dakikada bir namaz kılmak gerekir.Allah bunu bilmiyor muydu?
Namaz Miraçta farz kılındıysa daha Hz Muhammed miraca çıkmadan önce ordaki peygamberlere nasıl namaz kıldırıyor?
Halbuki namazın daha önce de diğer ümmetlere farz kılındığı ortadadır.
Kitapta İsmaili de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. Halkına NAMAZ kılmayı, zekat vermeyi emrederdi?? (Meryem -54,55)
Ayrıca alak suresi'nin miraç olayından daha önce indiği konusunda fikir birliği vardır.Miraç olayının vahyin 12.ci yılına tekabül ettiğine göre bu ayetler namazın miraçtan önce farz kılınıdığını göstermez mi?
Gördün mü şu men edeni. Namaz kılarken bir kulu(namazdan) (Alak -9,10)
Rabbinin adını anıp namaz kılan.(Alak - 15)
Diğer bir husus ise Allahın ilk etapta namazı 50 vakit olarak belirlemesi ve sonra bundan vazgeçmesidir.Allah vaadinden asla dönmez ise Hz Muhammed ve Hz Musa'nın telkinleri sonucu mu namazda indirim yapmış ve onların isteklerinin daha makul olduğunu düşünmüştür?
Demek ki Hz Musa ve hz Muhammed Allah'a (Haşa) göre daha akılcı bir davranış sergilemiş.
Bir kez gün 24 saat ise bir insanın günde 50 vakit namaz kılması için uykudan 8 saatlik bir kesinti yaparsak her 15 dakikada bir namaz kılmak gerekir.Allah bunu bilmiyor muydu?
Namaz Miraçta farz kılındıysa daha Hz Muhammed miraca çıkmadan önce ordaki peygamberlere nasıl namaz kıldırıyor?
Kuran'a Göre Ruh Var Mıdır
Yaratılan her şey maddidir. Hatta cinler ve melekler bile (örneğin cinler ateşten yaratılmışlardır).
Cennet ve cehennem de farklı fizik yasalarına sahip diğer evrenlerdedir ve sapına kadar maddedir.
Kuran`da gerçekten ruh diyen ayetler ?vahiy?den ve de bu vahyi ileten Cebrail adlı vahiy meleğinden bahsetmektedir.
Yani Kuran`da;
Ruh=Vahiy
Ruh=Cebrail
Kuran`a göre kabir azabı veya mükâfatı yoktur. Hemen hemen herkes kıyamet sonrası, mahşer gününde tekrar yaratılacak ve sonsuz yaşamlarına kavuşacaklardır.
Yalnız dikkat ederseniz hemen hemen herkes dedim. Çünkü Kuran`a göre istisna insanlar var. Bu konuda bazı yazarlar güzel tespitlerde bulunmuşlardır.
Kimdir bu ayrıcalıklı insanlar? Bunlar Firavun gibi günahkârlıkta çok aşırıya giden büyük günahkârlarla, şehitler gibi sevap kazanmada çok ileri seviyede olan cennetlik insanlardır.
Firavun gibi günah işlemede çok aşırı bir seviyede ileri giden insanlar daha kıyamet beklenmeden cehennemde yaratılarak daha şimdiden ateşte yanmaya başlamışlardır. Ahirette ise cezalarını daha şiddetli bir şekilde çekmeye başlayacaklardır:
- Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: ?Tıkın firavun ailesini en şiddetli azaba!? (denilir). (Mümin Suresi 46. Ayet )
Burada firavun ve ailesinin şimdiden sürekli ateşe atıldığı, kıyamet sonrası ise asıl azaba atılacağı söyleniyor. Yanı bunlar şimdiden beden olarak cehennemde yaratılmışlardır.
Diğer uç gurup ise iyilikte çok ileriye gidenlerdir. Bunlar da kıyamet beklenmeden şimdiden cennette bedenen tekrar yaratılmışlar ve mükâfatlandırılmaya başlanmışlardır. Bunlara örnek olarak şehitleri verebiliriz:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
?Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169-170)
Burada da açıkça ayetler, şehitlerin kanlı ve canlı bir şekilde yani bedenen cennette şimdiden yaşamaya başladıklarını ve nimetler içinde olduklarını söylüyor.
Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
?Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169?170)
Bu ayetler bile ruhlar âlemi safsatasını yerle bir etmeye yeterlidir.
Eğer insanların ruhu olsaydı, tüm insanlar öldükten sonra yaşıyor olacaktı ve ayet ?herkes canlıdır aslında ? falan derdi.
Ama öyle demiyor. Şöyle diyor:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Yani ?sadece şehitler gibi istisna insanlar kıyamet öncesi yaşayabiliyorlar. ? Çünkü diğer insanlar ölüler ve kıyameti bekliyorlar ikinci yaratılış için. Ve ruhları olmadığından cansızlar.
Ama şehitler şimdiden cennette yaratıldıklarından (Rabbin katı), diğer insanlardan farklı olarak şimdiden ikinci yaşamlarına başlamış bulunuyorlar. Kıyametten sonra kendilerine katılacak diğer insanları da bekliyorlar.
Ve tabii ki yine Peygamberler de öncü insanlar olarak şu an Rabbin Katı`nda(ahiret evreninde) yaratılmış ve sonsuz yaşamlarına başlamış durumdalar:
Meryem
56. Kitap`ta İdris`i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi.
57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.
Ali İmran Suresi 55 Allah şunu da demişti: ?Ey İsa, senin canını alacağım, seni kendime yükselteceğim; seni, inkar edenlerden uzaklaştırıp arındıracağım. Ve sana uyanları, inkar edenlerin, kıyamete kadar üstünde tutacağım. Sonra bana olacak dönüşünüz; tartışıp durduğunuz şeyler hakkında aranızda ben hüküm vereceğim. ?
Yine insanların ruhu olmadığına Kuran`dan delil vermeye devam edelim:
Yasin 51?52: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: ?Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman`ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler. ?
Eğer bu insanlar öldükten sonra ruhlar âleminde yaşamaya devam etselerdi, bu âlemde yaşayacakları binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıl boyunca ahiretin gerçek olduğu acı gerçeğini yudum yudum özümsemiş olacaklardır.
Ama hayır, bu insanlar dünyada öldükten sonra ilk defa kendilerine geliyorlar ve büyük bir şaşkınlık içinde ?meğerse doğruymuş? gibilerinden bir şeyler söyleyerek büyük bir şok yaşıyorlar.
Çünkü ruhsal yaşam diye bir şey yok. Onlar vefat ettikten sonra kıyamete kadar cansız bir şekilde beklediler ve uyandıklarında yani ikinci yaratılışlarında da acı gerçeği gördüler.
Bazı insanların şimdiden cennete girdiğine bir diğer delil olarak şu ayetleri de verelim:
Yasin Suresi(20-29):
Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: ?Ey topluluk, bu elçilere uyun!?
?Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar. ?
?Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O`na döndürüleceksiniz. ?
?O`ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar. ?
?Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim. ?
?Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!?
?Gir cennete!? denildi. Dedi: ?Kavmim bir bilebilseydi?
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı. ?
Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
*******************************
Eğer kıyametten sonraki cennete girişten bahsetseydi, o zaman o adamın toplumu zaten onu görüyor olurdu. Ama hemen ölümünden sonra bedenli olarak cennete giriyor, diğerleri ise daha yeryüzünde olduğundan ve/veya henüz dirilmediğinden, ?kavmim, Allah`ın beni affedip cennetine aldığını bilebilseydi? demekte.
*************
RUM
55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
56. İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.
Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.
Ayrıca İlim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Yani hem ?siz kıyamet gününe kadar beklediniz? diyorlar hem de ?siz daha önce bunu bilmiyordunuz? diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar.
İNSANA AİT RUH İNANCININ YAPTIĞI BOZGUNCULUKLAR
1. İnsana ait tanrısal parça ruh inancı insanların rableştirilmesinin kapısını ardına kadar açıyor ve bunun sonucunda kutsal insanlar, tapınılan sefil ruhbanlar ortaya çıkıyor.
2. İnsana ait ruh inancından dolayı çoğu insan tekâmül safsatasına inanıyor. Ve bu yüzden acı çekip olgunlaşacağına inandığından kendine zulmediyor veya başına bir musibet geldi mi bunu iyi bir şey zannedip kurtulmak için şevkli davranmayabiliyor. Hâlbuki Kuran`a göre başımıza gelen musibetler hiç de hayra alamet değildir ve günahlarımızdan dolayı bir uyarıdırlar.
3. İnsana ait ruh inancından dolayı insanüstü bir varlık olabileceğine inanan ruhbanlar dünya nimetlerine sırt çevirerek kutsallaştığına inanıyorlar. Bu sapkınlığı bir ?erdem? olarak görüyorlar. Hatta kimisi cennet nimetlerini bile istemiyor ve ilahlaşmaktan başka bir şeyi gözü görmüyor(birlenme inancı).
4. İnsana ait tanrısal parça ruh inancından dolayı ölümün güzel bir şey olduğu zannediliyor. Çünkü bu inanca göre ruh bedene hapistir ve ölüm ruhun özgürlüğüne kavuşması-birlenmesi demektir. Bu hastalıklı düşüncenin sonucunda ne yazık ki insan hayatına verilen önem azalabiliyor ruhlara inanan insanlarda.
5. Yine insana ait ruh inancından dolayı birçok insan reenkarnasyona inanıyor. Bu da her dirilişte bambaşka bir yaratık olunacağı anlamına geliyor. Ve bu da farkında olunmasa da ölen kişinin bir daha geri gelmemek üzere yok olması demektir. Çünkü başka bir bedende başka bir kişilikte hatta başka cinsiyet veya türde dünyaya geleceksen sürekli, ölünce şu anki sen bir daha oluşmamak üzere yok olacak demektir. Yani tam bir materyalist inanca bürünüyor işin derinine inince
6. ruh ikizi inancı görülüyor birçok ruhçu öğretide? Bunun sonucunda yalnızca ruh ikiziyle birlikte olan insanın tekâmül edip mutlu olabileceği safsatasına inanılıyor. Bu da cinselliği çaktırmadan yasaklama-kısıtlama hinliğini içeriyor.
7. insana ait ruh inancı ve tekâmül safsatası aslında günah işlemenin gerekli olduğu yanlış inancına da götürüyor insanları. Çünkü tekâmül için dünyaya gelen ruh günah işleyip acı çekmeli ki mükemmelliğe giden yolda olgunlaşabilsin deniliyor. bu inanç kabala öğretisiyle Museviliğe, tasavvuf öğretisiyle de İslam dünyasına sokuşturulmuştur.
8. insana ait ölümsüz ruh inancı, bedenli yeniden yaratılıp ahirette maddi yaşayacağımız gerçeğini bazı kimselere inkâr ettiriyor. Ruhçular maddeyi küçümsedikleri hatta bazıları iğrendikleri için sonsuz yaşamın bedenli değil de ruh olarak olabileceğini söyleyiveriyorlar. Kutsal kitaplardaki maddi sonsuz yaşamı anlatan ayetlere sembolik anlamlar yükleyerek dolaylı yoldan inkâr ediyorlar.
9. Yine bazı ruhçular Allah`ın yarattığı bu maddi evrene şükretmek bir yana dursun, ona ?leş? diyerek hakaret ve nefretlerini kusuyorlar. Allah`ın bizim için yarattığı güzelliklere nefret ve hainlik içinde olabiliyorlar. Kendi uydurdukları madde ötesi aleme tapınıyorlar ve ona ulaşmak için çırpınıyorlar.
10. Ruhun tekâmülü inancı sonucunda kişisel ve toplumsal bazda ayrımcılık-üstünlük meselesi ortaya çıkıyor. Kimi insanlar kimi insanlardan üstün kabul edildiği gibi kimi ırklar da diğer ırklardan üstün tutulabiliyorlar. Bazı ruhçular sarışın renkli gözlü insanın tekâmül etmiş üstün insanı temsil ettiğine inanırlar. Hatta Hitler?in zalimliklerinin arkasında bile bu ruhçu-ırkçı sapma vardır. Büyük ruh adlı varlıktan medyumlar aracılığıyla aldığı direktifler doğrultusunda bilenen çılgınlıklarını yapmıştır Hitler.
11. Ruhlara inanan insan cinlerin aldatmalarına daha yatkın oluyor. Ruh çağırma seanslarında ya şarlatanların yalanlarına kanıyorlar ya da cinlerin ruh kılığında söyledikleri yalanlara? Yakınlarının veya hayatta olmayan ünlü insanların ruhlarıyla görüştüğünü sanan kimseler, bu celselerde aldıkları bilgileri mutlak doğru zannedip yoldan çıkabiliyorlar.
(alıntı)
Cennet ve cehennem de farklı fizik yasalarına sahip diğer evrenlerdedir ve sapına kadar maddedir.
Kuran`da gerçekten ruh diyen ayetler ?vahiy?den ve de bu vahyi ileten Cebrail adlı vahiy meleğinden bahsetmektedir.
Yani Kuran`da;
Ruh=Vahiy
Ruh=Cebrail
Kuran`a göre kabir azabı veya mükâfatı yoktur. Hemen hemen herkes kıyamet sonrası, mahşer gününde tekrar yaratılacak ve sonsuz yaşamlarına kavuşacaklardır.
Yalnız dikkat ederseniz hemen hemen herkes dedim. Çünkü Kuran`a göre istisna insanlar var. Bu konuda bazı yazarlar güzel tespitlerde bulunmuşlardır.
Kimdir bu ayrıcalıklı insanlar? Bunlar Firavun gibi günahkârlıkta çok aşırıya giden büyük günahkârlarla, şehitler gibi sevap kazanmada çok ileri seviyede olan cennetlik insanlardır.
Firavun gibi günah işlemede çok aşırı bir seviyede ileri giden insanlar daha kıyamet beklenmeden cehennemde yaratılarak daha şimdiden ateşte yanmaya başlamışlardır. Ahirette ise cezalarını daha şiddetli bir şekilde çekmeye başlayacaklardır:
- Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: ?Tıkın firavun ailesini en şiddetli azaba!? (denilir). (Mümin Suresi 46. Ayet )
Burada firavun ve ailesinin şimdiden sürekli ateşe atıldığı, kıyamet sonrası ise asıl azaba atılacağı söyleniyor. Yanı bunlar şimdiden beden olarak cehennemde yaratılmışlardır.
Diğer uç gurup ise iyilikte çok ileriye gidenlerdir. Bunlar da kıyamet beklenmeden şimdiden cennette bedenen tekrar yaratılmışlar ve mükâfatlandırılmaya başlanmışlardır. Bunlara örnek olarak şehitleri verebiliriz:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
?Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169-170)
Burada da açıkça ayetler, şehitlerin kanlı ve canlı bir şekilde yani bedenen cennette şimdiden yaşamaya başladıklarını ve nimetler içinde olduklarını söylüyor.
Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
?Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169?170)
Bu ayetler bile ruhlar âlemi safsatasını yerle bir etmeye yeterlidir.
Eğer insanların ruhu olsaydı, tüm insanlar öldükten sonra yaşıyor olacaktı ve ayet ?herkes canlıdır aslında ? falan derdi.
Ama öyle demiyor. Şöyle diyor:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Yani ?sadece şehitler gibi istisna insanlar kıyamet öncesi yaşayabiliyorlar. ? Çünkü diğer insanlar ölüler ve kıyameti bekliyorlar ikinci yaratılış için. Ve ruhları olmadığından cansızlar.
Ama şehitler şimdiden cennette yaratıldıklarından (Rabbin katı), diğer insanlardan farklı olarak şimdiden ikinci yaşamlarına başlamış bulunuyorlar. Kıyametten sonra kendilerine katılacak diğer insanları da bekliyorlar.
Ve tabii ki yine Peygamberler de öncü insanlar olarak şu an Rabbin Katı`nda(ahiret evreninde) yaratılmış ve sonsuz yaşamlarına başlamış durumdalar:
Meryem
56. Kitap`ta İdris`i de an. Çünkü o, özü-sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi.
57. Onu yüce bir mekâna yükselttik.
Ali İmran Suresi 55 Allah şunu da demişti: ?Ey İsa, senin canını alacağım, seni kendime yükselteceğim; seni, inkar edenlerden uzaklaştırıp arındıracağım. Ve sana uyanları, inkar edenlerin, kıyamete kadar üstünde tutacağım. Sonra bana olacak dönüşünüz; tartışıp durduğunuz şeyler hakkında aranızda ben hüküm vereceğim. ?
Yine insanların ruhu olmadığına Kuran`dan delil vermeye devam edelim:
Yasin 51?52: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: ?Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman`ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler. ?
Eğer bu insanlar öldükten sonra ruhlar âleminde yaşamaya devam etselerdi, bu âlemde yaşayacakları binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıl boyunca ahiretin gerçek olduğu acı gerçeğini yudum yudum özümsemiş olacaklardır.
Ama hayır, bu insanlar dünyada öldükten sonra ilk defa kendilerine geliyorlar ve büyük bir şaşkınlık içinde ?meğerse doğruymuş? gibilerinden bir şeyler söyleyerek büyük bir şok yaşıyorlar.
Çünkü ruhsal yaşam diye bir şey yok. Onlar vefat ettikten sonra kıyamete kadar cansız bir şekilde beklediler ve uyandıklarında yani ikinci yaratılışlarında da acı gerçeği gördüler.
Bazı insanların şimdiden cennete girdiğine bir diğer delil olarak şu ayetleri de verelim:
Yasin Suresi(20-29):
Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: ?Ey topluluk, bu elçilere uyun!?
?Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar. ?
?Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O`na döndürüleceksiniz. ?
?O`ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar. ?
?Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim. ?
?Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!?
?Gir cennete!? denildi. Dedi: ?Kavmim bir bilebilseydi?
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı. ?
Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
*******************************
Eğer kıyametten sonraki cennete girişten bahsetseydi, o zaman o adamın toplumu zaten onu görüyor olurdu. Ama hemen ölümünden sonra bedenli olarak cennete giriyor, diğerleri ise daha yeryüzünde olduğundan ve/veya henüz dirilmediğinden, ?kavmim, Allah`ın beni affedip cennetine aldığını bilebilseydi? demekte.
*************
RUM
55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
56. İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.
Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.
Ayrıca İlim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Yani hem ?siz kıyamet gününe kadar beklediniz? diyorlar hem de ?siz daha önce bunu bilmiyordunuz? diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar.
İNSANA AİT RUH İNANCININ YAPTIĞI BOZGUNCULUKLAR
1. İnsana ait tanrısal parça ruh inancı insanların rableştirilmesinin kapısını ardına kadar açıyor ve bunun sonucunda kutsal insanlar, tapınılan sefil ruhbanlar ortaya çıkıyor.
2. İnsana ait ruh inancından dolayı çoğu insan tekâmül safsatasına inanıyor. Ve bu yüzden acı çekip olgunlaşacağına inandığından kendine zulmediyor veya başına bir musibet geldi mi bunu iyi bir şey zannedip kurtulmak için şevkli davranmayabiliyor. Hâlbuki Kuran`a göre başımıza gelen musibetler hiç de hayra alamet değildir ve günahlarımızdan dolayı bir uyarıdırlar.
3. İnsana ait ruh inancından dolayı insanüstü bir varlık olabileceğine inanan ruhbanlar dünya nimetlerine sırt çevirerek kutsallaştığına inanıyorlar. Bu sapkınlığı bir ?erdem? olarak görüyorlar. Hatta kimisi cennet nimetlerini bile istemiyor ve ilahlaşmaktan başka bir şeyi gözü görmüyor(birlenme inancı).
4. İnsana ait tanrısal parça ruh inancından dolayı ölümün güzel bir şey olduğu zannediliyor. Çünkü bu inanca göre ruh bedene hapistir ve ölüm ruhun özgürlüğüne kavuşması-birlenmesi demektir. Bu hastalıklı düşüncenin sonucunda ne yazık ki insan hayatına verilen önem azalabiliyor ruhlara inanan insanlarda.
5. Yine insana ait ruh inancından dolayı birçok insan reenkarnasyona inanıyor. Bu da her dirilişte bambaşka bir yaratık olunacağı anlamına geliyor. Ve bu da farkında olunmasa da ölen kişinin bir daha geri gelmemek üzere yok olması demektir. Çünkü başka bir bedende başka bir kişilikte hatta başka cinsiyet veya türde dünyaya geleceksen sürekli, ölünce şu anki sen bir daha oluşmamak üzere yok olacak demektir. Yani tam bir materyalist inanca bürünüyor işin derinine inince
6. ruh ikizi inancı görülüyor birçok ruhçu öğretide? Bunun sonucunda yalnızca ruh ikiziyle birlikte olan insanın tekâmül edip mutlu olabileceği safsatasına inanılıyor. Bu da cinselliği çaktırmadan yasaklama-kısıtlama hinliğini içeriyor.
7. insana ait ruh inancı ve tekâmül safsatası aslında günah işlemenin gerekli olduğu yanlış inancına da götürüyor insanları. Çünkü tekâmül için dünyaya gelen ruh günah işleyip acı çekmeli ki mükemmelliğe giden yolda olgunlaşabilsin deniliyor. bu inanç kabala öğretisiyle Museviliğe, tasavvuf öğretisiyle de İslam dünyasına sokuşturulmuştur.
8. insana ait ölümsüz ruh inancı, bedenli yeniden yaratılıp ahirette maddi yaşayacağımız gerçeğini bazı kimselere inkâr ettiriyor. Ruhçular maddeyi küçümsedikleri hatta bazıları iğrendikleri için sonsuz yaşamın bedenli değil de ruh olarak olabileceğini söyleyiveriyorlar. Kutsal kitaplardaki maddi sonsuz yaşamı anlatan ayetlere sembolik anlamlar yükleyerek dolaylı yoldan inkâr ediyorlar.
9. Yine bazı ruhçular Allah`ın yarattığı bu maddi evrene şükretmek bir yana dursun, ona ?leş? diyerek hakaret ve nefretlerini kusuyorlar. Allah`ın bizim için yarattığı güzelliklere nefret ve hainlik içinde olabiliyorlar. Kendi uydurdukları madde ötesi aleme tapınıyorlar ve ona ulaşmak için çırpınıyorlar.
10. Ruhun tekâmülü inancı sonucunda kişisel ve toplumsal bazda ayrımcılık-üstünlük meselesi ortaya çıkıyor. Kimi insanlar kimi insanlardan üstün kabul edildiği gibi kimi ırklar da diğer ırklardan üstün tutulabiliyorlar. Bazı ruhçular sarışın renkli gözlü insanın tekâmül etmiş üstün insanı temsil ettiğine inanırlar. Hatta Hitler?in zalimliklerinin arkasında bile bu ruhçu-ırkçı sapma vardır. Büyük ruh adlı varlıktan medyumlar aracılığıyla aldığı direktifler doğrultusunda bilenen çılgınlıklarını yapmıştır Hitler.
11. Ruhlara inanan insan cinlerin aldatmalarına daha yatkın oluyor. Ruh çağırma seanslarında ya şarlatanların yalanlarına kanıyorlar ya da cinlerin ruh kılığında söyledikleri yalanlara? Yakınlarının veya hayatta olmayan ünlü insanların ruhlarıyla görüştüğünü sanan kimseler, bu celselerde aldıkları bilgileri mutlak doğru zannedip yoldan çıkabiliyorlar.
(alıntı)
Cennet ve cehennem de farklı fizik yasalarına sahip diğer evrenlerdedir bunu derileri değiştirilerek yeniden azap edilen ve yakıtlarının insan olduğu ayetlerden anlamak mümkündür
Kuran`da gerçekten ruh diyen ayetler vahiy'den ve de bu vahyi ileten Cebrail adlı vahiy meleğinden bahsetmektedir.
Yani Kuran`da;
Ruh=Vahiy
Ruh=Cebrail
De ki: “O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), Rabbinden hak ile âmenû olanları sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidayet ve müjde olarak Ruh'ûl Kudüs (Cebrail A.S) indirdi.”
Kuran`a göre kabir azabı veya mükâfatı yoktur. Kabir azabının olması demek ahirette bazı azapların ve verilecek hesapların önceden cezasının çekildiği anlamına gelir.Yani kişiyi içkiden dolayı kabirde azap ettiyseniz ikinci olarak yeniden başka bir yerde azap edebilme hakkınız doğar mı? sorunsalı ile karşılaşmış oluruz
Kuran`a göre kabir azabı ile ilgili bazı istisna insanlar vardır.
Kimdir bu ayrıcalıklı insanlar? Bunlar Firavun gibi günahkârlıkta çok aşırıya giden büyük günahkârlarla, şehitler gibi sevap kazanmada çok ileri seviyede olan cennetlik insanlardır.
:
- Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: ?Tıkın firavun ailesini en şiddetli azaba!? (denilir). (Mümin Suresi 46. Ayet )
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169?170)
Eğer insanların ruhu olsaydı, tüm insanlar öldükten sonra yaşıyor olacaktı ve ayet herkes canlıdır aslında ?falan derdi.
Ama öyle demiyor. Şöyle diyor:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Yani ?sadece şehitler gibi istisna insanlar kıyamet öncesi yaşayabiliyorlar. ? Çünkü diğer insanlar ölüler ve kıyameti bekliyorlar ikinci yaratılış için. Ve ruhları olmadığından cansızlar.
Yine insanların ruhu olmadığına Kuran`dan delil vermeye devam edelim:
Yasin 51?52: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: ?Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman`ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler. ?
Eğer bu insanlar öldükten sonra ruhlar âleminde yaşamaya devam etselerdi, bu âlemde yaşayacakları binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıl boyunca ahiretin gerçek olduğu acı gerçeğini yudum yudum özümsemiş olacaklardır.
Ama hayır, bu insanlar dünyada öldükten sonra ilk defa kendilerine geliyorlar ve büyük bir şaşkınlık içinde ?meğerse doğruymuş? gibilerinden bir şeyler söyleyerek büyük bir şok yaşıyorlar.
Çünkü ruhsal yaşam diye bir şey yok. Onlar vefat ettikten sonra kıyamete kadar cansız bir şekilde beklediler ve uyandıklarında yani ikinci yaratılışlarında da acı gerçeği gördüler.
55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.
Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.
Ayrıca İlim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Yani hem siz kıyamet gününe kadar beklediniz? diyorlar hem de siz daha önce bunu bilmiyordunuz? diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar
Bu kısmın bazı yerleri alıntı bazı yerleri ise şahsi yorumlarımıza dayalıdır.Sonuç olarak insanların ruhsuz yaşadığını iddia etmekte zordur.Farkındalık,yorum gücü, duygusallık,anlama yetisi vs. gibi faktörlere baktığımızda bunların maddeler yığınından ibaret bir bedende olması imkansızdır.Belki de ruh dediğimiz insandaki bu yetileri gerçekleşmesine neden olan bir enerjidir.Sonuçta elle tutup gözle gördüğümüz ,duyduğumuz her ne varsa bunlar beynin elektrik sinyallerini yorumlamasından ibaret olan sanallıklar bütünüdür.Sonuçta maddenin gerçekliğini belirleyende bu enerji yada bilinçtir.Önemli olan bu noktadan kişi öldükten sonra bu enerjisini bir yere trasnfer edip edemediğidir.Eğer bu enerji ya da benlik dediğimiz şey bedenden ayrı olara kendisiyle beraber gidiyorsa kabir azabı olabilir.İşin diğer ilginç noktası ahirette bedenlerimizle beraber azap edileceğimizdir.Derileri değişmek ya da ateşe atmak gibi eylemlerde bir bedenin maruz kalması beklenir.sonuçta her iki durumda da ruh'un varlığı kaçınılmaz görünüyor.
Kuran`da gerçekten ruh diyen ayetler vahiy'den ve de bu vahyi ileten Cebrail adlı vahiy meleğinden bahsetmektedir.
Yani Kuran`da;
Ruh=Vahiy
Ruh=Cebrail
De ki: “O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), Rabbinden hak ile âmenû olanları sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidayet ve müjde olarak Ruh'ûl Kudüs (Cebrail A.S) indirdi.”
Kuran`a göre kabir azabı veya mükâfatı yoktur. Kabir azabının olması demek ahirette bazı azapların ve verilecek hesapların önceden cezasının çekildiği anlamına gelir.Yani kişiyi içkiden dolayı kabirde azap ettiyseniz ikinci olarak yeniden başka bir yerde azap edebilme hakkınız doğar mı? sorunsalı ile karşılaşmış oluruz
Kuran`a göre kabir azabı ile ilgili bazı istisna insanlar vardır.
Kimdir bu ayrıcalıklı insanlar? Bunlar Firavun gibi günahkârlıkta çok aşırıya giden büyük günahkârlarla, şehitler gibi sevap kazanmada çok ileri seviyede olan cennetlik insanlardır.
:
- Ateş; onlar, sabah akşam ona karşı sunulur dururlar. Kıyamet kopacağı gün de: ?Tıkın firavun ailesini en şiddetli azaba!? (denilir). (Mümin Suresi 46. Ayet )
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Allah?ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: ?Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. ? müjdesinde bulunurlar. (Ali İmran suresi 169?170)
Eğer insanların ruhu olsaydı, tüm insanlar öldükten sonra yaşıyor olacaktı ve ayet herkes canlıdır aslında ?falan derdi.
Ama öyle demiyor. Şöyle diyor:
-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
Yani ?sadece şehitler gibi istisna insanlar kıyamet öncesi yaşayabiliyorlar. ? Çünkü diğer insanlar ölüler ve kıyameti bekliyorlar ikinci yaratılış için. Ve ruhları olmadığından cansızlar.
Yine insanların ruhu olmadığına Kuran`dan delil vermeye devam edelim:
Yasin 51?52: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: ?Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman`ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler. ?
Eğer bu insanlar öldükten sonra ruhlar âleminde yaşamaya devam etselerdi, bu âlemde yaşayacakları binlerce ve hatta belki de milyonlarca yıl boyunca ahiretin gerçek olduğu acı gerçeğini yudum yudum özümsemiş olacaklardır.
Ama hayır, bu insanlar dünyada öldükten sonra ilk defa kendilerine geliyorlar ve büyük bir şaşkınlık içinde ?meğerse doğruymuş? gibilerinden bir şeyler söyleyerek büyük bir şok yaşıyorlar.
Çünkü ruhsal yaşam diye bir şey yok. Onlar vefat ettikten sonra kıyamete kadar cansız bir şekilde beklediler ve uyandıklarında yani ikinci yaratılışlarında da acı gerçeği gördüler.
55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.
Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.
Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.
Ayrıca İlim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor: ?Yemin olsun, siz, Allah`ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz. ?
Yani hem siz kıyamet gününe kadar beklediniz? diyorlar hem de siz daha önce bunu bilmiyordunuz? diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar
Bu kısmın bazı yerleri alıntı bazı yerleri ise şahsi yorumlarımıza dayalıdır.Sonuç olarak insanların ruhsuz yaşadığını iddia etmekte zordur.Farkındalık,yorum gücü, duygusallık,anlama yetisi vs. gibi faktörlere baktığımızda bunların maddeler yığınından ibaret bir bedende olması imkansızdır.Belki de ruh dediğimiz insandaki bu yetileri gerçekleşmesine neden olan bir enerjidir.Sonuçta elle tutup gözle gördüğümüz ,duyduğumuz her ne varsa bunlar beynin elektrik sinyallerini yorumlamasından ibaret olan sanallıklar bütünüdür.Sonuçta maddenin gerçekliğini belirleyende bu enerji yada bilinçtir.Önemli olan bu noktadan kişi öldükten sonra bu enerjisini bir yere trasnfer edip edemediğidir.Eğer bu enerji ya da benlik dediğimiz şey bedenden ayrı olara kendisiyle beraber gidiyorsa kabir azabı olabilir.İşin diğer ilginç noktası ahirette bedenlerimizle beraber azap edileceğimizdir.Derileri değişmek ya da ateşe atmak gibi eylemlerde bir bedenin maruz kalması beklenir.sonuçta her iki durumda da ruh'un varlığı kaçınılmaz görünüyor.
10 Haziran 2013 Pazartesi
Tanrı Nedir Ne Değildir
Tanrı yoktur diyenlerin genelde bu iddiayı öne sürmelerine neden olan durumun tanrı tanımında yattığını görüyoruz.Bunlara tanrı nedir diye fikirlerini sorduğunuzda genelde özelliklerini bildikleri ve gördükleri bir mahluk üzerinden bu tanımı yapmayı uygun görürler.
.Bunun aksi yönde herhangi bir tanım yapmaya çalışmak onlar için bir tanrının yokluğu anlamına gelecektir.Yani tanrı vara bu onların tanımına uyan bir tür varlık olmalıdır.Şimdi bu arkadaşlara göre bir tanrı varsa olması gereken özellikleri de şu şekilde olmalıdır:
Tanrıyı kim yarattı (Tanrı yaratılmış olmak zorundadır)
Tanrı gözlemlenebilir olmalıdır (Tanrı laboratuarda incelenmelidir)
Tanrıyı neden gözümüzle göremiyoruz(Tanrı 2 boyutlu derinlik algısına göre şekillenmiş olmalıdır )
Tanrının bir ömrü olmalıdır (Tanrı ölümlü olması gerekendir)
Tanrı iyi olmalıdır(Tanrı iyiliği benimsemek zorunda olmalıdır)
Bu ve buna benzer tanımlara baktığımızda Tanrı görülen, yaratılan, ömür sahibi, fani bir canlı olarak görülücektir.İyi de bu özelliklerin aynısına insanda sahiptir.Demek ki aaslında ateistlerin insan tarifi onların Tanrı tanımı oluyor.Halbu ki Tanrı varlığını başkasından almayan ilk üretici durumda olmalıdır.
Tanrının varlığı onun evrende yaptıklarıyla belli olacak kadar açıkıtır.incilde bu konuyla ilgili güzel bri ayet vardır
“Tanrı’yı bildikleri halde O’nu Tanrı olarak yüceltmediler, O’na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü”
Bununlar beraber Bigbang'den önceki durum için ;
ABD'li astrofizikçi Hugh Ross konuya ilişkin şu açıklamada bulunmuştur:
"Zaman, olayların meydana geldiği boyut olduğuna göre, eğer madde, Big Bang'la ortaya çıkmışsa, o halde evreni ortaya çıkaran sebebin evrendeki zaman ve mekândan tümüyle bağımsız olması gerekir. Bu da bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu göstermektedir"
http://www.youtube.com/watch?v=7AgIlmAJM0c&feature=related
Ateizm'e Sorular 8
Zihin çalışma doğasını nereden alır.Zihin bilinçsiz bir ortamın gelişi güzel yapısını taklit ederek mi çalışma sistemini elde eder?
Beyinde iki ayrı hafıza olması gerektiğini bilen ve bu şekilde beyin üretiminin gerçekleşmesine neden olan durum gelişigüzel madde yığınlarının bir sonucu mudur?
Cansız maddeler organize olma yeteneğinden yoksun halde nasıl canlılık üretti?
Bilinçsiz bir Evrende bilinç nasıl üretildi?
Yokluk ortamı nasıl varlığa dönüştü?
Bilgisiz maddeler yığını canlılara bilgi mi kodladı ?(DNA)
Evrende zerre kadar yer tutmayan biz bilinçli canlıların, evrene dair güçlü fikirler edinebilmesi,evrenin en derin noktalarını gözlemlemediği halde zihnin oralara kadar nüfuz edebilmesi ve bunun sonucunda evreni kavrayabilme gücü nerden gelir?
Beyinde iki ayrı hafıza olması gerektiğini bilen ve bu şekilde beyin üretiminin gerçekleşmesine neden olan durum gelişigüzel madde yığınlarının bir sonucu mudur?
Cansız maddeler organize olma yeteneğinden yoksun halde nasıl canlılık üretti?
Bilinçsiz bir Evrende bilinç nasıl üretildi?
Yokluk ortamı nasıl varlığa dönüştü?
Bilgisiz maddeler yığını canlılara bilgi mi kodladı ?(DNA)
Evrende zerre kadar yer tutmayan biz bilinçli canlıların, evrene dair güçlü fikirler edinebilmesi,evrenin en derin noktalarını gözlemlemediği halde zihnin oralara kadar nüfuz edebilmesi ve bunun sonucunda evreni kavrayabilme gücü nerden gelir?
8 Haziran 2013 Cumartesi
Ateizm'e Sorular 7
Doğa nasıl kendisinde olmayan akıllıca işler yapabilme becerisine sahiptir?
Evren neden yaşamın gelişmesine yönelik bir uyum içerisindedir?
Fizik kanunları ya da diğer süreçler neden yaşamın sürdürülmesi ve bilincin korunması için bu derecede düzenlenmiş bir iş birliği halindedir?
Yaşamın varoluş nedeni neden bıçak sırtı kadar hassas dengeler üzerindedir?
"Nötronlar, protonlardan birazcık daha ağır (yüzde 0.1). Eğer bunun tam tersi olsaydı, atomlar asla var olmazdı. Çünkü evrendeki tüm protonlar büyük patlamadan kısa süre sonra nötronlara dönüşürdü"Bu hassaslığı belirleyen ve bu ölçüyü koyan nedir?
Evren varoluşu başlatmak için nasıl organize oldu?
Evren neden bir zihin tarafından dahi çözülemeyecek kadar kaotiktir?
Evren neden yaşamın gelişmesine yönelik bir uyum içerisindedir?
Fizik kanunları ya da diğer süreçler neden yaşamın sürdürülmesi ve bilincin korunması için bu derecede düzenlenmiş bir iş birliği halindedir?
Yaşamın varoluş nedeni neden bıçak sırtı kadar hassas dengeler üzerindedir?
"Nötronlar, protonlardan birazcık daha ağır (yüzde 0.1). Eğer bunun tam tersi olsaydı, atomlar asla var olmazdı. Çünkü evrendeki tüm protonlar büyük patlamadan kısa süre sonra nötronlara dönüşürdü"Bu hassaslığı belirleyen ve bu ölçüyü koyan nedir?
Evren varoluşu başlatmak için nasıl organize oldu?
Evren neden bir zihin tarafından dahi çözülemeyecek kadar kaotiktir?
7 Haziran 2013 Cuma
Tanrı ve Kötülük
Bir berber hikayesi:
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal trası olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı ;
Berber: Bak arkadaş ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum
Adam: Peki neden böyle diyorsun ?
Berber: Bunu açıklamak çok kolay, bunu görmek için dışarı çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin Allah var olsaydı bu kadar sorunlu, sıkıntılı, hasta insanlar olurmuydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu ? Allah olsaydı kimse acı çektirmez birbirini üzmezdi, Allah olsaydı bunların olacağına izin vereceğini sanmıyorum.
Adam bi an durdu ve düşündü, ama gereksin bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmalıydı uzun süre geçmişti. Adam hemen berberin dükkanına geri döndü.
Adam: Biliyor musun?bence berber diye bir şey yok.
Berber: Bu nası olabilir ki ben burdayım ve bir berberim.
Adam: Hayır yok. Çünkü olsaydı caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.
Berber: Hımm.. Berber var ama, insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki ?
Adam: Kesinlikle Doğru ! Püf noktası bu !Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi.
İşte dünyada bu kadar çok acı ve kederin olmasının nedeni...
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal trası olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı ;
Berber: Bak arkadaş ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum
Adam: Peki neden böyle diyorsun ?
Berber: Bunu açıklamak çok kolay, bunu görmek için dışarı çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin Allah var olsaydı bu kadar sorunlu, sıkıntılı, hasta insanlar olurmuydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu ? Allah olsaydı kimse acı çektirmez birbirini üzmezdi, Allah olsaydı bunların olacağına izin vereceğini sanmıyorum.
Adam bi an durdu ve düşündü, ama gereksin bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmalıydı uzun süre geçmişti. Adam hemen berberin dükkanına geri döndü.
Adam: Biliyor musun?bence berber diye bir şey yok.
Berber: Bu nası olabilir ki ben burdayım ve bir berberim.
Adam: Hayır yok. Çünkü olsaydı caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.
Berber: Hımm.. Berber var ama, insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki ?
Adam: Kesinlikle Doğru ! Püf noktası bu !Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi.
İşte dünyada bu kadar çok acı ve kederin olmasının nedeni...
6 saniye Önce
Bilinçli olarak karar verdiğimizi düşünmemizden yaklaşık 6 saniye önce beyinde zaten karar
verilmiş oluyor,sonrası bunun fiile geçmesi sadece...
Bilinç mi ben mi;yoksa kontrolüm dışında olan bilinçsiz bir gri madde kütlesi mi?
Bilinç olmadan karar alınamıyorsa bizden bağımsız olarak kara alıp beynımıze ileten kımdır?
6 Haziran 2013 Perşembe
Ateizm'e sorular 6
Burada bulunmamız için katrilyonlarca atom lütüfkar bir vaziyette hiçbir karşılık beklemedenneden canlılık için biraraya gelmişlerdir?
Hücrelerin hepsi bizim sağlığımız için hizmet etmeye (yeri geldiğinde intihar ederek) kendini bu kadar körükörüne adamıştır?
Beynimizdeki yaklaşık 100 milyar beyin hücresinin kaotik bir evrende neden bir daha asla artmaz ya da azalmaz.Bu ölçüye uymasının sebebi nedir?
Hücrelere enerji veren atp moleküllerİ enerjilerini nereden alırlar ve neden bu enerjilerini canlılık için kullanırlar?
Hücrelerin küçük dünyasında rastgele hiçbirşey tarafından yöentilmeyen sorunsuzca ve tekrar tekrar meydana gelen akıl almaz olayların olması mümkün mü?
kromozomalar bizi yaşatmak için gereken bilgi bütünü eksiksiz olarak nasıl elde etti?
Dna cansız ise cansız bir madde nasıl olurda yaşamın özünü oluşturabilir?
Cansız olan Dna molekülü proteinlere mesaj atmayı ve bu mesajların Rna tarafından ribozom adı verilen kimyasal bir yazman tarafından tercüme edilebilmesi için tesadülerler zinciri nasıl briyol izlemişlerdir?
Hepside tek bir döllenmiş yumurtadan ibaret olan ve aynı dna ya sahip olan milyarlarca embriyo hücresi nereye gideceğini ve ne yapacağını (karaciğer hücresi,sinir hücresi ) nasıl bilir?
Hücrelerin hepsi bizim sağlığımız için hizmet etmeye (yeri geldiğinde intihar ederek) kendini bu kadar körükörüne adamıştır?
Beynimizdeki yaklaşık 100 milyar beyin hücresinin kaotik bir evrende neden bir daha asla artmaz ya da azalmaz.Bu ölçüye uymasının sebebi nedir?
Hücrelere enerji veren atp moleküllerİ enerjilerini nereden alırlar ve neden bu enerjilerini canlılık için kullanırlar?
Hücrelerin küçük dünyasında rastgele hiçbirşey tarafından yöentilmeyen sorunsuzca ve tekrar tekrar meydana gelen akıl almaz olayların olması mümkün mü?
kromozomalar bizi yaşatmak için gereken bilgi bütünü eksiksiz olarak nasıl elde etti?
Dna cansız ise cansız bir madde nasıl olurda yaşamın özünü oluşturabilir?
Cansız olan Dna molekülü proteinlere mesaj atmayı ve bu mesajların Rna tarafından ribozom adı verilen kimyasal bir yazman tarafından tercüme edilebilmesi için tesadülerler zinciri nasıl briyol izlemişlerdir?
Hepside tek bir döllenmiş yumurtadan ibaret olan ve aynı dna ya sahip olan milyarlarca embriyo hücresi nereye gideceğini ve ne yapacağını (karaciğer hücresi,sinir hücresi ) nasıl bilir?
Burada bulunmamız için katrilyonlarca atom lütufkar bir şekilde hiçbir karşılık beklemeden neden canlılık için bir araya gelmişlerdir?
Hücrelerin hepsi bizim sağlığımız için hizmet etmeye (yeri geldiğinde intihar ederek) kendilerini neden bu kadar körü körüne adamıştır?
Beynimizdeki yaklaşık 100 milyar beyin hücresi, kaotik bir evrende neden bir daha asla artmaz ya da azalmaz.Bu ölçüye uyulmasının sebebi nedir?
Hücrelere enerji veren atp moleküllerİ enerjilerini nereden alırlar ve neden bu enerjilerini canlılık için kullanırlar?
Hücrelerin küçük dünyasında rastgele hiçbir şey tarafından yönetilmeyen sorunsuzca ve tekrar tekrar meydana gelen akıl almaz olayların olması mümkün mü?
kromozomalar bizi yaşatmak için gereken bilgi bütünü eksiksiz olarak nasıl elde etti?
Cansız olan Dna molekülü proteinlere mesaj atmayı ve bu mesajların Rna tarafından ribozom adı verilen kimyasal bir yazman tarafından tercüme edilebilmesi için tesadüflerler zinciri nasıl bir yol izlemişlerdir?
Hepsi de tek bir döllenmiş yumurtadan ibaret olan ve aynı dna ya sahip olan milyarlarca embriyo hücresi nereye gideceğini ve ne yapacağını (karaciğer hücresi üretmek,sinir hücresi üretmek vs.) nasıl bilir?
Hücrelerin hepsi bizim sağlığımız için hizmet etmeye (yeri geldiğinde intihar ederek) kendilerini neden bu kadar körü körüne adamıştır?
Beynimizdeki yaklaşık 100 milyar beyin hücresi, kaotik bir evrende neden bir daha asla artmaz ya da azalmaz.Bu ölçüye uyulmasının sebebi nedir?
Hücrelere enerji veren atp moleküllerİ enerjilerini nereden alırlar ve neden bu enerjilerini canlılık için kullanırlar?
Hücrelerin küçük dünyasında rastgele hiçbir şey tarafından yönetilmeyen sorunsuzca ve tekrar tekrar meydana gelen akıl almaz olayların olması mümkün mü?
kromozomalar bizi yaşatmak için gereken bilgi bütünü eksiksiz olarak nasıl elde etti?
Cansız olan Dna molekülü proteinlere mesaj atmayı ve bu mesajların Rna tarafından ribozom adı verilen kimyasal bir yazman tarafından tercüme edilebilmesi için tesadüflerler zinciri nasıl bir yol izlemişlerdir?
Hepsi de tek bir döllenmiş yumurtadan ibaret olan ve aynı dna ya sahip olan milyarlarca embriyo hücresi nereye gideceğini ve ne yapacağını (karaciğer hücresi üretmek,sinir hücresi üretmek vs.) nasıl bilir?
Ateizm'e Sorular 3
Hassas sistemlerin oluşması için akıl gerekliyse,evrendeki hassas sistemlerin oluşması da bir aklın ürünü olmasını gerektirmez mi?
Kaos ortamı sistemleri meydana getiremezken, canlılardaki sistemi nasıl meydana getirebilir ve canlıları bu yönde organize edebilir?
İnsan teknoloji üretirken doğadaki sistemi taklit ederken,doğa kendi sistemini oluştururken akıl olmadan bu sistemi nasıl taklit etmiştir?
Evren bilgi,ölçü,hesaplama ve planlama olmadan hassas sistemlerin üretilmesine izin verecek bir yapıda mıdır?
Maddelerin bilinçsiz hareketleri neden bilincin oluşumu yönünde hareket etsin ki?
Düşünce dünyasının varlığı madde tarafından bilinmezken ,düşünce dünyasına dair beyin yapımını gerçekleştiren süreç düşüncesiz ve beyinsiz değil midir?Bu işlem nasıl doğru yönde işleyebilir?
Göz kulak burun vs.kendileri için var olmamışlardır;peki neden bu oluşumlar canlılık için özel olarak oluşturuldular?
Aklı var etmeyi zorunlu kılacak bir fizik yasası yokken akıl neden varoldu?
Kader Dedikleri
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez!
Bildiniz ... Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır...
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır...
"KADERİNİ SEV, BELKİ SENİNKİ EN İYİSİDİR..."
Amor Fati - NIETZSCHE"
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez!
Bildiniz ... Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır...
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır...
"KADERİNİ SEV, BELKİ SENİNKİ EN İYİSİDİR..."
Amor Fati - NIETZSCHE"
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı bir kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır, keşkegüneş olsaydım diye.
"Ol" der Tanrı. ihtiyar taşçı birden güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister ihtiyar taşçı.
"Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur.
Rüzgâr olmak ister bu kez ihtiyar taşçı.
Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Her şey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
"Oradan eser buradan eser, kaya bana mısın demez!
Tahmin ettiğiniz gibi, Tanrı kaya olmasına da izin verir ihtiyar taşçının.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
ihtiyar taşçı çok zaman geçmez, sırtında bir acı ile uyanır...
Geriye dönüp baktığında, bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır
Amor fati nietzsche
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır, keşke
"Ol" der Tanrı. ihtiyar taşçı birden güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister ihtiyar taşçı.
"Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur.
Rüzgâr olmak ister bu kez ihtiyar taşçı.
Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Her şey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
"Oradan eser buradan eser, kaya bana mısın demez!
Tahmin ettiğiniz gibi, Tanrı kaya olmasına da izin verir ihtiyar taşçının.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
ihtiyar taşçı çok zaman geçmez, sırtında bir acı ile uyanır...
Geriye dönüp baktığında, bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır
Amor fati nietzsche
Hayat Hayattan Gelir
Bir canlının tüm yapısındakı atomlarını teker teker alıp, başka bir yere yığarak yeniden atomalarıyla beraber aynı canlıyı meydana getiremezsiniz.Halbuki atomlarda enerjiden meydana gelir ve enerjileriyle beraber hareket ederler.Peki nedir ölü canlılığa hayat veren?
Sonuçta canlılar;
hidrojen,nitrojen,kalsiyum,fosfor,potasyom ,aliminyum,kurşun vs. gibi elemetlerden meydana gelmez mi?Neden bilimadamları bu elementleri kullanarak yapay bir canlılığı üretemez.Ölü canlılar adrenalin ya da anti-pıhtılaştıcılar kullanılarak yeniden enerjilerini kazanarak neden hayata dönemezler?
Demek ki:
Dizayn edilen herşey kendi yapısına göre hareket ediyor.Canlılığa hayat veren nedende kendi yönünde canlılığı ayakta tutuyor
Sonuçta canlılar;
hidrojen,nitrojen,kalsiyum,fosfor,potasyom ,aliminyum,kurşun vs. gibi elemetlerden meydana gelmez mi?Neden bilimadamları bu elementleri kullanarak yapay bir canlılığı üretemez.Ölü canlılar adrenalin ya da anti-pıhtılaştıcılar kullanılarak yeniden enerjilerini kazanarak neden hayata dönemezler?
Demek ki:
Dizayn edilen herşey kendi yapısına göre hareket ediyor.Canlılığa hayat veren nedende kendi yönünde canlılığı ayakta tutuyor
Bir canlının tüm yapısındaki atomlarını teker teker alıp, başka bir yere yığarak yeniden aynı atomları kullanarak o canlıyı inşa etseniz yine de canlılığı meydana getiremezsiniz.Halbuki atomlarda enerjiden meydana gelir ve enerjileriyle beraber hareket ederler.Peki nedir bu canlılığa hayat veren?
Sonuçta canlılar;
hidrojen,nitrojen,kalsiyum,fosfor,potasyum ,alüminyum,kurşun vs. gibi elementlerden meydana gelmez mi?Neden bilim adamları bu elementleri kullanarak yapay bir canlılığı üretemez.Ölü canlılar adrenalin ya da anti-pıhtılaştıcılar kullanılarak yeniden enerjilerini kazanarak neden hayata dönemezler?
Demek ki:
Dizayn edilen her şey kendi yapısına göre hareket ediyor.Canlılığa hayat veren nedende kendi yönünde canlılığı ayakta tutuyor
Sonuçta canlılar;
hidrojen,nitrojen,kalsiyum,fosfor,potasyum ,alüminyum,kurşun vs. gibi elementlerden meydana gelmez mi?Neden bilim adamları bu elementleri kullanarak yapay bir canlılığı üretemez.Ölü canlılar adrenalin ya da anti-pıhtılaştıcılar kullanılarak yeniden enerjilerini kazanarak neden hayata dönemezler?
Demek ki:
Dizayn edilen her şey kendi yapısına göre hareket ediyor.Canlılığa hayat veren nedende kendi yönünde canlılığı ayakta tutuyor
Aklıma Takılan
Evren madem ışık hızından daha fazla genişliyor.Galaksiler birbirinden uzaklaşıyor.Yıldızlar arası çekim kuvveti azalıyor;peki bu durumda neden gezegenlerin yörüngelerinde sapma meydan gelmiyor?Evren genişlerken beraberinde yeni o genişleyen alanda yeni yıldızlar ve galaksiler dolduruyor mu?
Evren madem ışık hızından daha fazla genişliyor.Galaksiler birbirinden uzaklaşıyor.Yıldızlar arası çekim kuvveti azalıyor;peki bu durumda neden gezegenlerin yörüngelerinde sapma meydan gelmiyor?
Evren genişlerken yeni genişleyen alanlarda yeni yıldızlar ve galaksiler oluşuyor mu?
Evren genişlerken yeni genişleyen alanlarda yeni yıldızlar ve galaksiler oluşuyor mu?
İlginç Sorular
Cinler bizi bu dünyada görüyor;peki biz de ahirette onları görebilecek miyiz?
Cinlerden korunmak ıçın dua okuyorsak,bu dualarda onları bizden uzak tutuyorsa o zaman tüm cinlerin bu dua mucizesi karsısında müslüman olmaları gerekmez mi?
çocukların kötülüğüne günah yazılmıyorsa,iyiliklerine sevap yazılır mı?
Peygamber tüm alemlere rahmet olarak gönderildiyse ve Allahın son dinini tebliği edecekse ,Zülkarneyn peygamberin seddin ardında bıraktığı yecüc ve mecüc kavmi bu rahmetten ve bu tebliğden nasıl haberdar olup yararlanabilecek?
Cinlerden korunmak ıçın dua okuyorsak,bu dualarda onları bizden uzak tutuyorsa o zaman tüm cinlerin bu dua mucizesi karsısında müslüman olmaları gerekmez mi?
çocukların kötülüğüne günah yazılmıyorsa,iyiliklerine sevap yazılır mı?
Peygamber tüm alemlere rahmet olarak gönderildiyse ve Allahın son dinini tebliği edecekse ,Zülkarneyn peygamberin seddin ardında bıraktığı yecüc ve mecüc kavmi bu rahmetten ve bu tebliğden nasıl haberdar olup yararlanabilecek?
Tanrı olmak zorundadır
Söz varsa bilgi de vardır.Bilgi ise kaynağını yine bilgiden almak zorundaysa bilgiyi üretenin bilgisi olmak zorundadır;çünkü hiçbir varlık kendisinde olmayan bir özelliği başkasınıa aktaramaz.Bu nedenle sahipsiz bilgi olmaz.Sayılar sonsuz ise sonsuzluk teorik olarak ve sanal anlamda vardır,sonsuzluğun aşamasının olmadığı bir yerde varlığında aşması olmaz;o halde varlığı vareden aşama sonsuzluğun içinde de yer alabilir.Neden insanoğlunun doğuşundan beri yaşadığı varoluşunu sorgulama şaşkınlığı?Tanrı olmasaydı tanrının varolma ihtimali üzerinde bizi buna iten şüphe ejderhasını büyüten ne?Tanrı mı zihnimizi meşgul ediyor;yoksa biz mi OLMAYAN bir Tanrıyı zihnimizde meşgul ediyoruz;ama OLMAYAN bir şey neden zihnimiz meşgul etsin ki?Demek ki olan birşeyin varolma ihtimali zihnimizi meşgul ediyor.Ya da Tanrı olmasaydı zihnimiz neyle meşgul olmak isterdi?Zihnimiz böyle bir amaç güder miydi;yoksa sadece evrenin ne olduğunu anlamaya mı çalışırdı?Peki evren tamamen çözülmüş olsaydı bu seferde insan zihninin meşgul olamayacağı bir durum sözkonusu olurdu.Peki amaçsız bir evrende bu zihin işe yaramaz bir hale gelirse bu da şu demek değil midir:
Evrenin çözülememiş olması Tanrı tarafından insan zekasına verilen bir değerin vermiş olduğu merakın bir sonucudur?Eğer EVREN BİZİM ANLAYACAĞIMIZ KADAR BASİT OLSAYDI BU EVRENİ ANLAYAMAYACAK KADAR APTAL OLDUĞUMUZU GÖSTERMEZ MİYDİ?Demek ki zeki varlıkların zekasını önemseyen,EVRENİ ÇÖZÜLEMEYECEK DERECE KOMPLEKS KILAN BİRİ VAR
Evrenin çözülememiş olması Tanrı tarafından insan zekasına verilen bir değerin vermiş olduğu merakın bir sonucudur?Eğer EVREN BİZİM ANLAYACAĞIMIZ KADAR BASİT OLSAYDI BU EVRENİ ANLAYAMAYACAK KADAR APTAL OLDUĞUMUZU GÖSTERMEZ MİYDİ?Demek ki zeki varlıkların zekasını önemseyen,EVRENİ ÇÖZÜLEMEYECEK DERECE KOMPLEKS KILAN BİRİ VAR
Söz varsa bilgi de vardır.Bilgi ise kaynağını yine bilgiden almak zorundaysa bilgiyi üretenin bilgisi olmak zorundadır;çünkü hiçbir varlık kendisinde olmayan bir özelliği başkasınıa aktaramaz.Bu nedenle sahipsiz bilgi olmaz.Sayılar sonsuz ise sonsuzluk teorik olarak ve sanal anlamda vardır,sonsuzluğun aşamasının olmadığı bir yerde varlığında aşması olmaz;o halde varlığı vareden aşama sonsuzluğun içinde de yer alabilir.Neden insanoğlunun doğuşundan beri yaşadığı varoluşunu sorgulama şaşkınlığı?Tanrı olmasaydı tanrının varolma ihtimali üzerinde bizi buna iten şüphe ejderhasını büyüten ne?Tanrı mı zihnimizi meşgul ediyor;yoksa biz mi OLMAYAN bir Tanrıyı zihnimizde meşgul ediyoruz;ama OLMAYAN bir şey neden zihnimiz meşgul etsin ki?Demek ki olan birşeyin varolma ihtimali zihnimizi meşgul ediyor.Ya da Tanrı olmasaydı zihnimiz neyle meşgul olmak isterdi?Zihnimiz böyle bir amaç güder miydi;yoksa sadece evrenin ne olduğunu anlamaya mı çalışırdı?Peki evren tamamen çözülmüş olsaydı bu seferde insan zihninin meşgul olamayacağı bir durum sözkonusu olurdu.Peki amaçsız bir evrende bu zihin işe yaramaz bir hale gelirse bu da şu demek değil midir:
Evrenin çözülememiş olması Tanrı tarafından insan zekasına verilen bir değerin vermiş olduğu merakın bir sonucudur?Eğer EVREN BİZİM ANLAYACAĞIMIZ KADAR BASİT OLSAYDI BU EVRENİ ANLAYAMAYACAK KADAR APTAL OLDUĞUMUZU GÖSTERMEZ MİYDİ?Demek ki zeki varlıkların zekasını önemseyen,EVRENİ ÇÖZÜLEMEYECEK DERECE KOMPLEKS KILAN BİRİ VAR
Evrenin çözülememiş olması Tanrı tarafından insan zekasına verilen bir değerin vermiş olduğu merakın bir sonucudur?Eğer EVREN BİZİM ANLAYACAĞIMIZ KADAR BASİT OLSAYDI BU EVRENİ ANLAYAMAYACAK KADAR APTAL OLDUĞUMUZU GÖSTERMEZ MİYDİ?Demek ki zeki varlıkların zekasını önemseyen,EVRENİ ÇÖZÜLEMEYECEK DERECE KOMPLEKS KILAN BİRİ VAR
Kendini Bilen Madde
"Neden"sorusunu sormamızın nedeni nedir?.Bunu bize iten neden nedir?Francis Crick şaşırtan varsayım kitabında düşünce ve duygu durumlarımız için
"Siz,? neşeleriniz, üzüntüleriniz, anılarınız, ihtiraslarınız, benlik ve özgür irade duygularınız ile, aslında çok sayıda nöron ve bunlarla ilişkili moleküllerin bir arada davranışından ibaretsiniz"
der.Düşüncenin beynimizdeki nöronların aktivitelerinin bir sonucu olduğunu söylüyor yani ortada düşüncelerimize herhangi bir müdahale yapılmadığı yada ilham verilmediğini söylüyor;ama düşüncelerimiz tamamen somut nedenlere(maddesel) bağlı olarak ortaya çıkıyorsa bu durumda evreni bize sorgulatan maddenin kendisi midir?
Madde kendi kendisini sorgulatabilme özelliğini nasıl kazanmış olabilir,Eğer herşey maddeden ibaret ise maddeyi sorgulayan düşünce,maddeninde ötesinde bağımsız bir eylem haline dönüşmüş olmuyor mu?
"Siz,? neşeleriniz, üzüntüleriniz, anılarınız, ihtiraslarınız, benlik ve özgür irade duygularınız ile, aslında çok sayıda nöron ve bunlarla ilişkili moleküllerin bir arada davranışından ibaretsiniz"
der.Düşüncenin beynimizdeki nöronların aktivitelerinin bir sonucu olduğunu söylüyor yani ortada düşüncelerimize herhangi bir müdahale yapılmadığı yada ilham verilmediğini söylüyor;ama düşüncelerimiz tamamen somut nedenlere(maddesel) bağlı olarak ortaya çıkıyorsa bu durumda evreni bize sorgulatan maddenin kendisi midir?
Madde kendi kendisini sorgulatabilme özelliğini nasıl kazanmış olabilir,Eğer herşey maddeden ibaret ise maddeyi sorgulayan düşünce,maddeninde ötesinde bağımsız bir eylem haline dönüşmüş olmuyor mu?
"Neden"sorusunu sormamızın nedeni nedir?.Bunu bize iten neden nedir?Francis Crick şaşırtan varsayım kitabında düşünce ve duygu durumlarımız için
"Siz,? neşeleriniz, üzüntüleriniz, anılarınız, ihtiraslarınız, benlik ve özgür irade duygularınız ile, aslında çok sayıda nöron ve bunlarla ilişkili moleküllerin bir arada davranışından ibaretsiniz"
der.Düşüncenin beynimizdeki nöronların aktivitelerinin bir sonucu olduğunu söylüyor yani ortada düşüncelerimize herhangi bir müdahale yapılmadığı yada ilham verilmediğini söylüyor;ama düşüncelerimiz tamamen somut nedenlere(maddesel) bağlı olarak ortaya çıkıyorsa bu durumda evreni bize sorgulatan maddenin kendisi midir?
Madde kendi kendisini sorgulatabilme özelliğini nasıl kazanmış olabilir,Eğer herşey maddeden ibaret ise maddeyi sorgulayan düşünce,maddeninde ötesinde bağımsız bir eylem haline dönüşmüş olmuyor mu?
"Siz,? neşeleriniz, üzüntüleriniz, anılarınız, ihtiraslarınız, benlik ve özgür irade duygularınız ile, aslında çok sayıda nöron ve bunlarla ilişkili moleküllerin bir arada davranışından ibaretsiniz"
der.Düşüncenin beynimizdeki nöronların aktivitelerinin bir sonucu olduğunu söylüyor yani ortada düşüncelerimize herhangi bir müdahale yapılmadığı yada ilham verilmediğini söylüyor;ama düşüncelerimiz tamamen somut nedenlere(maddesel) bağlı olarak ortaya çıkıyorsa bu durumda evreni bize sorgulatan maddenin kendisi midir?
Madde kendi kendisini sorgulatabilme özelliğini nasıl kazanmış olabilir,Eğer herşey maddeden ibaret ise maddeyi sorgulayan düşünce,maddeninde ötesinde bağımsız bir eylem haline dönüşmüş olmuyor mu?
Maddenin Varlık Sorunu
Gıdaların tuzlu ya da tatlı olduğunu bilemem sadece onların zihnimde uyandırdıklarını bilebilirim.Dilin tat alma dokusu olmasa onların tadını varolup olmadığını bilemem.Zaten duyma ya da görme beynin görme ya da duyma merkezinde gerçekleşmiyor mu?Nesnelerin rengini de bilemem zihnim bana renkli bir dünya sunuyordur;çünkü renk körü olma durumunda var yani zihin bana nasıl algılatırsa ben o şekilde algılarım ve zihnim beni yanıltabilir.Bunu bilemeyiz,yalnızca nesnelerin bana renkli göründüğünü bilebilirim.Bunun için bizim nesnelerin kendini değil,ancak onların bilincimizde oluşturdukları izlenimleri bilmemiz olanaklıdır.zihnimizdeki kırmızıyı görme deneyimi gözümüze ışığın gelmesinden ve sinirlerin bunu beyne iletmesinden,gıdıklanma deneyimimiz derimize temastan ve sinirlerin beyne bunu iletmesinden,sıkıntı ve mutluluk deneyimlerimiz buna sebep olan dışsal sebep ve düşüncelerden tamamen farklıdır.işte bu kırmızıyı görme ve gıdıklanma bilincinin,maddeye indirgenmesine; moleküllerin hareket veya nöronların fonksiyonlarıyla açıklanmasına olanak yoktur.bilincin maddeye indirgenmesindeki imkansızlık materyalizm için en önemli problemdir.Bir robota gıdıklanma deneyimi yaşatamazsınız:)Ya da maddenin kendisi bana gerçekliğini veremiyorsa nasıl olurda madde materyalizm tarafından salt gerçeklik olarak öne sürülebilir?Zaten fizikte madde hem enerji hemde parçacık değil midir?Hesainberg'in belirsizlik ilkesine göre bazı küçük parçacıklar gözlendiğinde var,gözlemlenmediğinde ise yoksa bu maddenin ezeli olduğunu nasıl kanıtlar?
Ateizm'e Sorular 5
Tanrı yoksa "anlam" nasıl varlık kazandı?Madem Tanrı yok evrimin bu yöndeki oluşumu (anlam) beynimize kodlamaması gerekmez miydi?
Tanrı yoksa öldükten sonra çürüyen organizmalara dönüşmekten yani madde olmaktan neden korkuyoruz?Evrim korkuyu bizlere neden verir?
Tanrı yoksa neden akıllıyız.Hiçbirşey kendinde olmayan özelliği başkasına aktaramazken bilinçsiz evrim bizlere nasıl bilinç kazandırdı?
Tanrı yoksa Evren neden bu kadar indirgenemeyecek kadar karmaşık bir yapı içeriyor?
Tanrı yoksa neden merak ederiz?Doğal seçilimin hangi yönü bizde merak duygusu uyandırdı?
Tanrı yoksa doğal seçilimdeki gelişmeler canlıyı güçlü kılacak etkenleri içeriyorsa filler neden etobur değil?
Tanrı yoksa evrendeki fizik kurallarının katı şekilde korunmasını gerektiren hassaslık neden vardır?
Tanrı yoksa evrim neden Tanrı fikrini doğuracak nedenleri beynimizde üretir?
Tanrı yoksa öldükten sonra çürüyen organizmalara dönüşmekten yani madde olmaktan neden korkuyoruz?Evrim korkuyu bizlere neden verir?
Tanrı yoksa neden akıllıyız.Hiçbirşey kendinde olmayan özelliği başkasına aktaramazken bilinçsiz evrim bizlere nasıl bilinç kazandırdı?
Tanrı yoksa Evren neden bu kadar indirgenemeyecek kadar karmaşık bir yapı içeriyor?
Tanrı yoksa neden merak ederiz?Doğal seçilimin hangi yönü bizde merak duygusu uyandırdı?
Tanrı yoksa doğal seçilimdeki gelişmeler canlıyı güçlü kılacak etkenleri içeriyorsa filler neden etobur değil?
Tanrı yoksa evrendeki fizik kurallarının katı şekilde korunmasını gerektiren hassaslık neden vardır?
Tanrı yoksa evrim neden Tanrı fikrini doğuracak nedenleri beynimizde üretir?
Ateizm'e Sorular 4
Yaşama arzu ve gayretini canlılar üzerinde belirleyen nedir?
Canlıların üreyip kendi türünü ileri nesillere aktarma gayretini oluşturan içgüdünün kaynağı nedir?
Bilinçsiz evrimin üreyen her canlının şekil ve özelliklerini hücreler aracılığıyla belirleyebilmesi mümkün müdür?
Renk algısını oluşturan ve renkli bir dünyayı algılamamızı sağlayan reseptörlerin oluşumuna katkı sağlayan ışığın dalga boyutu, neden renklerin algılanması ile doğru orantılıdır?
Maddesel dünyanın dışına çıkamayan zihnin sınırlarını belirleyen nedir?
Anlamlı bir konuşmayı zihinde biçimlendiren,bu isteği oluşturan ve bunu cümlelere dökme gayretiyle oluşan konuşma yetisinin varlığı için beyin kabuğunun insanda daha geniş olması gerektiğini bilen ve yapan nedir?
Canlıların üreyip kendi türünü ileri nesillere aktarma gayretini oluşturan içgüdünün kaynağı nedir?
Bilinçsiz evrimin üreyen her canlının şekil ve özelliklerini hücreler aracılığıyla belirleyebilmesi mümkün müdür?
Renk algısını oluşturan ve renkli bir dünyayı algılamamızı sağlayan reseptörlerin oluşumuna katkı sağlayan ışığın dalga boyutu, neden renklerin algılanması ile doğru orantılıdır?
Maddesel dünyanın dışına çıkamayan zihnin sınırlarını belirleyen nedir?
Anlamlı bir konuşmayı zihinde biçimlendiren,bu isteği oluşturan ve bunu cümlelere dökme gayretiyle oluşan konuşma yetisinin varlığı için beyin kabuğunun insanda daha geniş olması gerektiğini bilen ve yapan nedir?
Ateizm'e Sorular 1
Evrenin tasarlanmadığının kanıtı neden yok?
kuantum fiziğinin anlaşılması için belli başlı mükemmel beyinlere ihtiyaç duyulmasını gerektiriyorsa,evrenin oluşumundaki kuantum fiziğini hazırlayınında iyi bir beyne sahip olunmasını gerekli kılmaz mı?
Evrenin oluşumundaki kuantum ilkelerini Evrene uygulamak düzenleyici bir aklın şartı değil midir?
Evrendeki entropi miktarı Evrenin oluşturamayacağı şekildedir.Evren bu miktarı ayarlamaktan yoksun ise bu miktarı belirleyen nedir?
Akılsızlığın ve amaç güdülmeden sistemlerin oluşumu engelleyen entropidir.Neden entropi düzensizliği arttıran yöndedir?
Normal şartlar altında kaos ortamının olduğu yerde entropinin yüksek düzeyde olması gerekirdi.Entropiyi bu derecede düşük tutmak kazara oluşumların başarabilceği bir şey midir?
Evrendeki bilginin kaynağı ve sistemin düzenini sağlayan nedir?
Göz neden duymak için değilde görmek için ya da kulak neden tatmak için değilde duymak için tasarlanmıştır.Neden gözde görmeye ,kulakta duymaya yönelik oluşum vardır?
kuantum fiziğinin anlaşılması için belli başlı mükemmel beyinlere ihtiyaç duyulmasını gerektiriyorsa,evrenin oluşumundaki kuantum fiziğini hazırlayınında iyi bir beyne sahip olunmasını gerekli kılmaz mı?
Evrenin oluşumundaki kuantum ilkelerini Evrene uygulamak düzenleyici bir aklın şartı değil midir?
Evrendeki entropi miktarı Evrenin oluşturamayacağı şekildedir.Evren bu miktarı ayarlamaktan yoksun ise bu miktarı belirleyen nedir?
Akılsızlığın ve amaç güdülmeden sistemlerin oluşumu engelleyen entropidir.Neden entropi düzensizliği arttıran yöndedir?
Normal şartlar altında kaos ortamının olduğu yerde entropinin yüksek düzeyde olması gerekirdi.Entropiyi bu derecede düşük tutmak kazara oluşumların başarabilceği bir şey midir?
Evrendeki bilginin kaynağı ve sistemin düzenini sağlayan nedir?
Göz neden duymak için değilde görmek için ya da kulak neden tatmak için değilde duymak için tasarlanmıştır.Neden gözde görmeye ,kulakta duymaya yönelik oluşum vardır?
Canlıların Küçük Dünyası
Canlıların iç alemlerini küçük bir dünya gibi düşünün.Trilyonlarca hücre ve bir o kadar da ölen ve yeniden üretilen hücreler..Ölüm ve yaşamın hüküm sürdüğü bu küçük ama olağanüstü bir alemin işleyişi en az dünya kadar komplike duruyor.Hücreler varlıklarını hiç ölmeyen bri hücreden almazken her an yeni hücreler canlılığın bu küçük dünyasına katılıyor.Yani işleyiş dış dünyadaki canlıları üremesine benziyor.soru şu:
Dış dünyada canlılar nesillerini çok uzun yıllardan beri sürdürebilirken neden canlıların iç dünyasındaki hücreler bunu sürdüremiyor.Yenilenen hücreler bu yenilenme işlemini yaşlı hücrelerin hangi gücünden faydalanarak yapabiliyor .Zamanla yaşlanan hücre yeni bri hücreyi yaratırken bu yeniliği nasıl elde edebiliyor?YAŞLANAN BİRŞEYİN GERİ DÖNÜŞÜ ZAMANDA YOKKEN HÜCRELERDEKİ YENİLİK NEREDEN GELİR?
Dış dünyada canlılar nesillerini çok uzun yıllardan beri sürdürebilirken neden canlıların iç dünyasındaki hücreler bunu sürdüremiyor.Yenilenen hücreler bu yenilenme işlemini yaşlı hücrelerin hangi gücünden faydalanarak yapabiliyor .Zamanla yaşlanan hücre yeni bri hücreyi yaratırken bu yeniliği nasıl elde edebiliyor?YAŞLANAN BİRŞEYİN GERİ DÖNÜŞÜ ZAMANDA YOKKEN HÜCRELERDEKİ YENİLİK NEREDEN GELİR?
Canlıların iç alemlerini küçük bir dünya gibi düşünün.Trilyonlarca hücre ve bir o kadar da ölen ve yeniden üretilen hücreler..Ölüm ve yaşamın hüküm sürdüğü bu küçük ama olağanüstü bir alemin işleyişi en az dünya kadar komplike duruyor.Hücreler varlıklarını hiç ölmeyen bri hücreden almazken her an yeni hücreler canlılığın bu küçük dünyasına katılıyor.Yani işleyiş dış dünyadaki canlıları üremesine benziyor.soru şu:
Dış dünyada canlılar nesillerini çok uzun yıllardan beri sürdürebilirken neden canlıların iç dünyasındaki hücreler bunu sürdüremiyor.Yenilenen hücreler bu yenilenme işlemini yaşlı hücrelerin hangi gücünden faydalanarak yapabiliyor .Zamanla yaşlanan hücre yeni bri hücreyi yaratırken bu yeniliği nasıl elde edebiliyor?YAŞLANAN BİRŞEYİN GERİ DÖNÜŞÜ ZAMANDA YOKKEN HÜCRELERDEKİ YENİLİK NEREDEN GELİR
Dış dünyada canlılar nesillerini çok uzun yıllardan beri sürdürebilirken neden canlıların iç dünyasındaki hücreler bunu sürdüremiyor.Yenilenen hücreler bu yenilenme işlemini yaşlı hücrelerin hangi gücünden faydalanarak yapabiliyor .Zamanla yaşlanan hücre yeni bri hücreyi yaratırken bu yeniliği nasıl elde edebiliyor?YAŞLANAN BİRŞEYİN GERİ DÖNÜŞÜ ZAMANDA YOKKEN HÜCRELERDEKİ YENİLİK NEREDEN GELİR
Düşünce Bilinçli bir varlıktan ilham alır
İnsanın düşünmesini sağladığı öne sürülen hatta Francis crick deyimiyle”sizin duygularınız, düşünceleriniz hayallriniz vs.nöronların hızlı hareket etmesinden başka bir şey değildir”dediği sinir hücreleri (neron) nasıl oluyorda bu hücreler öldükten sonra insanın düşüncelerinde değişim meydana getiremiyor.Bu nöronların Karakter yapısının değişimiı üzerinden insana neden belirginlik farkları kazandırmıyor.insanın neden alışkanlıkları değişmez.Halbuki karakteri ve düşünceleri bağlayan neden nöronların başıboş hareketleri değil miydi?Madem bu başıboşluk hep devam etmiyor yerine yeni nöronlar oluşuyor o zaman insanın karakteri neden değişikliğe uğramıyor.Hatta yeni nöronlar yeni doğan çocukların karakterleriini ebeveynlerinden farklı yönde geliştirebiliyorsa aynı kişide farklı nöronlar neden aynı işlevi yerine getiremiyor.Demek ki Francis crick halt etmiş.Düşünce başıboş nöronları savruk hareketiyle oluşamayacak kadar derinliğe sahip..
İnsanın düşünmesini sağladığı öne sürülen hatta Francis crick deyimiyle"sizin duygularınız, düşünceleriniz hayallriniz vs.nöronların hızlı hareket etmesinden başka bir şey değildir"dediği sinir hücreleri (neron) nasıl oluyorda bu hücreler öldükten sonra insanın düşüncelerinde değişim meydana getiremiyor.
Karakter yapısının değişimi üzerinden bu nöronlar tarafından neden insana belirginlik farkındalık farkları kazandırılmıyor.insanın neden alışkanlıkları değişmez.Halbuki karakteri ve düşünceleri bağlayan neden nöronların başıboş hareketleri değil miydi?
Madem bu başıboşluk hep devam etmiyor yerine yeni nöronlar oluşuyor o zaman insanın karakteri neden değişikliğe uğramıyor.Hatta yeni nöronlar yeni doğan çocukların karakterlerini ebeveynlerinden farklı yönde geliştirebiliyorsa aynı kişide farklı nöronlar neden aynı işlevi yerine getiremiyor.Demek ki Francis crick halt etmiş.Düşünce başıboş nöronları savruk hareketiyle oluşamayacak kadar derinliğe sahip..
Karakter yapısının değişimi üzerinden bu nöronlar tarafından neden insana belirginlik farkındalık farkları kazandırılmıyor.insanın neden alışkanlıkları değişmez.Halbuki karakteri ve düşünceleri bağlayan neden nöronların başıboş hareketleri değil miydi?
Madem bu başıboşluk hep devam etmiyor yerine yeni nöronlar oluşuyor o zaman insanın karakteri neden değişikliğe uğramıyor.Hatta yeni nöronlar yeni doğan çocukların karakterlerini ebeveynlerinden farklı yönde geliştirebiliyorsa aynı kişide farklı nöronlar neden aynı işlevi yerine getiremiyor.Demek ki Francis crick halt etmiş.Düşünce başıboş nöronları savruk hareketiyle oluşamayacak kadar derinliğe sahip..
Bedava Evren
Malum bilimadamımız
http://tr.wikipedia.org/wiki/Michio_Kaku
Hiperuzaydan bahsederken 11. boyuttan bahsediyor.11 boyutun yer aldığı bir yerde bir varlık varsa o varlık bizlerin algısının çok dışında ve hayal edemeyeceğimiz şeyler yapabilme kabiliyetin sahip biri olabilir.Yani bizim algılarımızla tanımlanamayacak bir özelliğe sahitir.Bu nedenle "tanrı ne tür bir varlıktır" sorusu burada anlamsızlk kazanıyor.Bilimadamımız madde ve zamanın olmadığı bir yerde "hiçlik" varsa bu durumda evreni yaratan nedir kısmını sorguluyor.
Evrenin tüm yapısının hacimleri "sıfır" diyor.Ne yönden bakarsak bakalım ortaya çıkan sonuç sıfır...Bu durumda "sıfır" olan birşeyin varlık kazanması için enerji ya da kütle gerekmiyorsa evreni var eden başka bir neden olmalıdır.Bu durumda maddenin varlığı tartışılır ve bu materyalizm için zor bir durum olacaktır.Varlık dediğmiz şeyin ne olduğu bizim bakış açımıza göredir.Evrenin %4 maddeden ibaretse ve 3 boyutun dışındaki şeyleri algılayabilme imkanımız yoksa neden başka tür varlıklar olmasına imkan vermeyelim.zihnimizin alanı çok kısıtlıdır,zihnimiz maddenin olmadığı bir alanı düşünemez.Ki tanrı denilen şey kendisi için bilgi edinilmesini istemiyorsa bunu nasıl başaracağız.Yapay zekaya sahip bir bilgisayarainsana dair hiçbir bilgİ yüklemezseniz ve insana ulaşabileceği alanı kısıtlarsanız bilgisayar insanın varlığına asla ulaşamayacaktır
http://tr.wikipedia.org/wiki/Michio_Kaku
Hiperuzaydan bahsederken 11. boyuttan bahsediyor.11 boyutun yer aldığı bir yerde bir varlık varsa o varlık bizlerin algısının çok dışında ve hayal edemeyeceğimiz şeyler yapabilme kabiliyetin sahip biri olabilir.Yani bizim algılarımızla tanımlanamayacak bir özelliğe sahitir.Bu nedenle "tanrı ne tür bir varlıktır" sorusu burada anlamsızlk kazanıyor.Bilimadamımız madde ve zamanın olmadığı bir yerde "hiçlik" varsa bu durumda evreni yaratan nedir kısmını sorguluyor.
Ateizm'e Sorular 2
Her düşünce ürünü dış dünyanın gerçeklerinden kaynaklıysa, Tanrı fikrinin oluşumu neden dış kaynaklı değildir?
Arılar hücrenin altıgen olması için doğanın hangi somutluğunu soyut boyuta taşımışlardır?(hani hayvanlarda bilinç vardı ya)
sabun köpüğünün küre şeklinde olması için fizik yasalarının hangi raslantısal sistemine göre şekil alınmıştır?
DNA'ların dizilişi henüz matematiği yorumlayacak beyin yokken,DNA matematik kurallarına göre nasıl oluştu?
http://akillitasarim.wordpress.com/2010/12/22/dna%E2%80%99nin-matematigi/
Hafızayı oluşturan ve hafızayı beyinde yeniden bağlantıların düzenliliği evrimin düzensiz süreçlerinden mi meydana gelmiştir?
Arılar hücrenin altıgen olması için doğanın hangi somutluğunu soyut boyuta taşımışlardır?(hani hayvanlarda bilinç vardı ya)
sabun köpüğünün küre şeklinde olması için fizik yasalarının hangi raslantısal sistemine göre şekil alınmıştır?
DNA'ların dizilişi henüz matematiği yorumlayacak beyin yokken,DNA matematik kurallarına göre nasıl oluştu?
http://akillitasarim.wordpress.com/2010/12/22/dna%E2%80%99nin-matematigi/
Hafızayı oluşturan ve hafızayı beyinde yeniden bağlantıların düzenliliği evrimin düzensiz süreçlerinden mi meydana gelmiştir?
Ateizm'e Sorular
Bilincimiz maddenin olduğunu tecrübe etmeden, maddenin var olduğu bilgisine nasıl ulaşıyor?
Dalga boyutuna,kızıl ötesi ışınlara ve milyarlarca her an değişmekte olan fiziki dünyada beyin nesneleri nasıl doğru algılama becerisine sahip olmuştur?
Her şey beynin iç dünyasında meydana geliyorsa,beyin dış dünyanın var olduğunu nasıl anlıyor ve dış dünyayla temasa geçiyor?
Bilinçsiz olarak meydana gelen hareketlerimizi (yürüme,nefes alma,kalp atışını) bilinçsizce ama doğru yönde var eden nedir?
Beyin herhangi bir konuda nöronlar aracılığıyla nasıl kararlar alabilir.Nöronlar arasında baskın grup var mıdır?Yoksa kararsızlık neden meydana gelir?
DMT yani hücreleri ateşleyen ya da hücrelere enerji veren bu yapının gerekli oluğunu bilen nedir?
Dalga boyutuna,kızıl ötesi ışınlara ve milyarlarca her an değişmekte olan fiziki dünyada beyin nesneleri nasıl doğru algılama becerisine sahip olmuştur?
Her şey beynin iç dünyasında meydana geliyorsa,beyin dış dünyanın var olduğunu nasıl anlıyor ve dış dünyayla temasa geçiyor?
Bilinçsiz olarak meydana gelen hareketlerimizi (yürüme,nefes alma,kalp atışını) bilinçsizce ama doğru yönde var eden nedir?
Beyin herhangi bir konuda nöronlar aracılığıyla nasıl kararlar alabilir.Nöronlar arasında baskın grup var mıdır?Yoksa kararsızlık neden meydana gelir?
DMT yani hücreleri ateşleyen ya da hücrelere enerji veren bu yapının gerekli oluğunu bilen nedir?
Tanrı'nın Sonsuzluğu
Tanrı bilinçtir ve bilinç sonsuzu üretebilir.sayılar gibi..sonsuzluk kavramı bilinçte yer alır.
"Maddenin kendisinde kavramsallaştırabileceği bir sonsuzluk kavramı yoktur.sonsuzluğu maddeye addeden biz bilinçli canlılarız.Demek sonsuz kavramı bizimle var olur bizimle yok olur.
Tanrı da bilinçli bir tür varlıksa onda sonsuzluk da vardır,tanrı yoksa sonsuzlukta olmaz.o halde tanrı sonsuzdur
"Maddenin kendisinde kavramsallaştırabileceği bir sonsuzluk kavramı yoktur.sonsuzluğu maddeye addeden biz bilinçli canlılarız.Demek sonsuz kavramı bizimle var olur bizimle yok olur.
Tanrı da bilinçli bir tür varlıksa onda sonsuzluk da vardır,tanrı yoksa sonsuzlukta olmaz.o halde tanrı sonsuzdur
Kutsal Kitaplara Göre Faraklit Bir Şahıstır
Faraklit kelime
anlamı itibariyle
“teselli veren”
anlamına gelir.Teselli
vermek insana ait
bir eylemdir. “Fakat o hakikat
ruhu gelince size
her hakikate yol
gösterecek; zira
kendiliğinden
söylemeyecektir; fakat her ne işitirse
söyleyecek ve
gelecek şeyleri size
bildirecektir”(16/13
); “O beni ta’ziz
edecektir; çünkü benimkinden alacak
ve size
bildirecektir”(16/14)
işitmek,bildirmek ve
söylemek somut
eylemlerdir ve insana özgü
davranışlardır.
Dolasıyla işitme ve
söyleme organlarına
sahip biri bunları
yapabilir.Bu nedenle faraklit şahıstır
anlamı itibariyle
“teselli veren”
anlamına gelir.Teselli
vermek insana ait
bir eylemdir. “Fakat o hakikat
ruhu gelince size
her hakikate yol
gösterecek; zira
kendiliğinden
söylemeyecektir; fakat her ne işitirse
söyleyecek ve
gelecek şeyleri size
bildirecektir”(16/13
); “O beni ta’ziz
edecektir; çünkü benimkinden alacak
ve size
bildirecektir”(16/14)
işitmek,bildirmek ve
söylemek somut
eylemlerdir ve insana özgü
davranışlardır.
Dolasıyla işitme ve
söyleme organlarına
sahip biri bunları
yapabilir.Bu nedenle faraklit şahıstır
Faraklit kelime anlamı itibariyle “teselli veren” anlamına gelir.Teselli vermek insana ait bir eylemdir.
“O beni ta’ziz edecektir; çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir”(16/14)
işitmek,bildirmek ve söylemek somut eylemlerdir ve insana özgü davranışlardır. Dolasıyla işitme ve söyleme organlarına sahip biri bunları yapabilir.Bu nedenle faraklit ancak bir şahıs olabilir.
“Fakat o hakikat ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek; zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir”(16/13);
Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi
tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını
söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek.”-Yuhanna 16.13
Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın
egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. Ama dünyanın,
Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi
anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim. [5]
“O beni ta’ziz edecektir; çünkü benimkinden alacak ve size bildirecektir”(16/14)
“O denizden denize ve nehirden zeminin müntehasına kadar saltanat sürecektir. ÇÖL ahalisi O’nun huzurunda diz çöküp düşmanları toprak yalayacaklardır"
işitmek,bildirmek ve söylemek somut eylemlerdir ve insana özgü davranışlardır. Dolasıyla işitme ve söyleme organlarına sahip biri bunları yapabilir.Bu nedenle faraklit ancak bir şahıs olabilir.
Evrendeki Dengeleyici Güç
Evren oluştuğunda yüksek oranda ısıya sahiptir.Zamanla evrende oluşan karamadde bir çekim kuvveti oluşturarak uzayı buruşuk bir hale getirmiş ve evren genişlerken buruşuklun ardındaki yoğun gazları zamanla toplayarak onları soğutmuş ve bu soğuyan gazda çekim kuvveti sayesinde yıldızlara dönüşmüş.Bugün evrendeki galaksilere baktığımızda bu buruşukluğu göremiyoruz.Ayrıca galaksiler hep kümeler halindedir,buna neden olan ise galaksilerin çevresinde daha hızlı dönmelerini yani galaksileri bir arada tutan kara enerjinin oluşudur.Karaenerjilerin böyle bir amaca hizmet etmelerini beklemek yanlış olacağı için galaksilerin konumunu bu yönde belirleyen sistemli bir güç olmalıdır.
Evrenin toplam enerjisi hep aynı kalsada entropi miktarı hep artma eğilimindedir.Atomları ise düzenli bir şekilde oluşmları için dışardan bri enerjiye ihtiyaçları olacaktır.Böylelikle etnropi oranı düşerek yıldız ve galaksiler oluşabilir.Yani bu iş için entropinin tersi yönünde bir müdahale gereklidir
Evrenin toplam enerjisi hep aynı kalsada entropi miktarı hep artma eğilimindedir.Atomları ise düzenli bir şekilde oluşmları için dışardan bri enerjiye ihtiyaçları olacaktır.Böylelikle etnropi oranı düşerek yıldız ve galaksiler oluşabilir.Yani bu iş için entropinin tersi yönünde bir müdahale gereklidir
Evren oluştuğunda yüksek oranda ısıya sahiptir.Zamanla evrende oluşan kara madde bir çekim kuvveti oluşturarak uzayı buruşuk bir hale getirmiş ve evren genişlerken buruşuklun ardındaki yoğun gazları zamanla toplayarak onları soğutmuş ve bu soğuyan gazda çekim kuvveti sayesinde yıldızlara dönüşmüş.Bugün evrendeki galaksilere baktığımızda bu buruşukluğu göremiyoruz.Ayrıca galaksiler hep kümeler halindedir,buna neden olan ise galaksilerin çevresinde daha hızlı dönmelerini yani galaksileri bir arada tutan kara enerjinin oluşudur.Kara enerjilerin böyle bir amaca hizmet etmelerini beklemek yanlış olacağı için galaksilerin konumunu bu yönde belirleyen sistemli bir güç olmalıdır.
Evrenin toplam enerjisi hep aynı kalsa da entropi miktarı hep artma eğilimindedir.Atomları ise düzenli bir şekilde oluşmaları için dışarıdan bir enerjiye ihtiyaçları olacaktır.Böylelikle entropi oranı düşerek yıldız ve galaksiler oluşabilir.Yani bu iş için entropinin tersi yönünde bir müdahale gereklidir
Evrenin toplam enerjisi hep aynı kalsa da entropi miktarı hep artma eğilimindedir.Atomları ise düzenli bir şekilde oluşmaları için dışarıdan bir enerjiye ihtiyaçları olacaktır.Böylelikle entropi oranı düşerek yıldız ve galaksiler oluşabilir.Yani bu iş için entropinin tersi yönünde bir müdahale gereklidir
Kuran'a Göre Evrim
Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti de; melekler 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni, överek yüceltiyor ve kutsal sayıyoruz' demişlerdi. Allah da 'Sizin bilmediklerinizi ben bilirim' demişti."
Burada ademin yaratılmasından daha önce bozgunculuk yapabilmeyi beceren bazı canlıların olduğunu görüyoruz.Bozgunluk yapmayı becerebilen diyorum;çünkü bozgunculuk yapabilen yani fesat çıkarmak, akıllı canlıların yapabileceği bir özelliktir.
“ Ve sen orada susamazsın, güneşin harâreti de dokunmaz sana.”
Şimdi ademe hitap edilen bu sözlerde susama ve güneşin kavurucu etkisinden bahsediliyor .iyi de adem cennetteyse güneşin kavurucu etkisi ve susuzluğunu nereden bilecektir.O halde adem dünyada cennet diye tasvir edilen bir yerlerde olmalı.cennette şeytanın toprağın günahın işi ne?
'Biz insanoğullarını yarattıklarımızın
birçoğundan üstün kıldık' (İsra 70)
Burada bir diğerinden üstün kılınan varlıklardan bahsediliyor.
“Ne diye Allah’a gereği gibi bir davranışta bulunmuyorsunuz?Halbuki O sizi merhalelerinden geçirerek yaratmıştır”
Allah sizi topraktan sonra nutfeden yaratmış ve sizi çiftler halinde varetmiştir
Ol emriyle yaratmamış.Ayetlere göre ol diye başlar ve bu oluş halinde devam eder
“Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi”
Bitki halinden insani aşamalara doğru
“Seni önce topraktan sonra nutfeden yaratan sonra da seni insan şekline koyanı mı inkar ediyorsun”
“İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz uzun bir zaman geçmemiş midir”
Oluşum aşama aşama gerçekleşiyor
Gayet açık
Her şeyin hilkatini en güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. İnsanın neslini hakîr bir sudan yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan üfüren, ve sizin için kulak, gözler ve kalpler vareden O’dur. Doğrusu şükrünüz pek az
Çamurdan yaratmaya başlıyor vs.
Ayetlere baktığımızda insanın bir an da yaratılmadığı ortaya çıkıyor.Hem adem ilk peygamber ise yanında havvadan başka canlı yoksa kime peygamberlik yapacak?ki Havva da az çok birçok olaya şahit olmuş ve Allahı bilen birisidir.
Sonuçta canlılar evrim geçirerek yeni türlerin ortaya çıkması ademin öncesinde olabilir ve ademin yaratılışı da sonradan özel olarak gerçekleşmiş olabilir.çünkü artık insani nitelikleri taşıyabilen, düşünebilen bir varlık gelişimini tamamlamış ve sorumluluk altına girmiştir.Onları uyaracak bri uyarıcının varlığı gerekli hale gelmiştir
Burada ademin yaratılmasından daha önce bozgunculuk yapabilmeyi beceren bazı canlıların olduğunu görüyoruz.Bozgunluk yapmayı becerebilen diyorum;çünkü bozgunculuk yapabilen yani fesat çıkarmak, akıllı canlıların yapabileceği bir özelliktir.
“ Ve sen orada susamazsın, güneşin harâreti de dokunmaz sana.”
Şimdi ademe hitap edilen bu sözlerde susama ve güneşin kavurucu etkisinden bahsediliyor .iyi de adem cennetteyse güneşin kavurucu etkisi ve susuzluğunu nereden bilecektir.O halde adem dünyada cennet diye tasvir edilen bir yerlerde olmalı.cennette şeytanın toprağın günahın işi ne?
'Biz insanoğullarını yarattıklarımızın
birçoğundan üstün kıldık' (İsra 70)
Burada bir diğerinden üstün kılınan varlıklardan bahsediliyor.
“Ne diye Allah’a gereği gibi bir davranışta bulunmuyorsunuz?Halbuki O sizi merhalelerinden geçirerek yaratmıştır”
Allah sizi topraktan sonra nutfeden yaratmış ve sizi çiftler halinde varetmiştir
Ol emriyle yaratmamış.Ayetlere göre ol diye başlar ve bu oluş halinde devam eder
“Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi”
Bitki halinden insani aşamalara doğru
“Seni önce topraktan sonra nutfeden yaratan sonra da seni insan şekline koyanı mı inkar ediyorsun”
“İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz uzun bir zaman geçmemiş midir”
Oluşum aşama aşama gerçekleşiyor
Gayet açık
Her şeyin hilkatini en güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. İnsanın neslini hakîr bir sudan yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan üfüren, ve sizin için kulak, gözler ve kalpler vareden O’dur. Doğrusu şükrünüz pek az
Çamurdan yaratmaya başlıyor vs.
Ayetlere baktığımızda insanın bir an da yaratılmadığı ortaya çıkıyor.Hem adem ilk peygamber ise yanında havvadan başka canlı yoksa kime peygamberlik yapacak?ki Havva da az çok birçok olaya şahit olmuş ve Allahı bilen birisidir.
Sonuçta canlılar evrim geçirerek yeni türlerin ortaya çıkması ademin öncesinde olabilir ve ademin yaratılışı da sonradan özel olarak gerçekleşmiş olabilir.çünkü artık insani nitelikleri taşıyabilen, düşünebilen bir varlık gelişimini tamamlamış ve sorumluluk altına girmiştir.Onları uyaracak bri uyarıcının varlığı gerekli hale gelmiştir
Ateizm'de bir inançtır
Aslında ateizminde bir inanç biçimi olduğunu görüyoru;çünkü ateizmin ve teizmin varolma nedeni olarak seslendirdikleri gerçekte aynı koronun ürünüdürler.cümlelerdeki "Madde"ateizmi parantez içerisindeki "Tanrı" ise teizmi ifade etmektedir.
Maddenin(Tanrının) tek ve değişmez olarak herşeyin özünde görürler
Maddenin(Tanrının) herşeyin üstesinden gelebilcek sebepler yaratma kudretine sahip olan ve bu sebepleri kendi içinde yaratabildiğini öne sürerler
Madde (Tanrı) dışında hiçbir gerçekliğin varolmadığını iddia ederler
Tüm bilginin madde'den (Tanrıdan) kaynaklandığını ve maddi (Tanrısal) olduğunu iddia ederler
Maddenin(Tanrının) tek ve değişmez olarak herşeyin özünde görürler
Maddenin(Tanrının) herşeyin üstesinden gelebilcek sebepler yaratma kudretine sahip olan ve bu sebepleri kendi içinde yaratabildiğini öne sürerler
Madde (Tanrı) dışında hiçbir gerçekliğin varolmadığını iddia ederler
Tüm bilginin madde'den (Tanrıdan) kaynaklandığını ve maddi (Tanrısal) olduğunu iddia ederler
Aslında ateizminde bir inanç biçimi olduğunu görüyoruz;çünkü ateizmin ve teizmin varolma nedeni olarak seslendirdikleri gerçekte aynı koronun ürünüdürler.
cümlelerdeki "Madde"ateizmi parantez içerisindeki "Tanrı" ise teizmi ifade etmektedir.
Maddenin(Tanrının) tek ve değişmez olarak herşeyin özünde görürler
Maddenin(Tanrının) herşeyin üstesinden gelebilcek sebepler yaratma kudretine sahip olan ve bu sebepleri kendi içinde yaratabildiğini öne sürerler
Madde (Tanrı) dışında hiçbir gerçekliğin varolmadığını iddia ederler
Tüm bilginin madde'den (Tanrıdan) kaynaklandığını ve maddi (Tanrısal) olduğunu iddia ederler
cümlelerdeki "Madde"ateizmi parantez içerisindeki "Tanrı" ise teizmi ifade etmektedir.
Maddenin(Tanrının) tek ve değişmez olarak herşeyin özünde görürler
Maddenin(Tanrının) herşeyin üstesinden gelebilcek sebepler yaratma kudretine sahip olan ve bu sebepleri kendi içinde yaratabildiğini öne sürerler
Madde (Tanrı) dışında hiçbir gerçekliğin varolmadığını iddia ederler
Tüm bilginin madde'den (Tanrıdan) kaynaklandığını ve maddi (Tanrısal) olduğunu iddia ederler
inancın Şüphe Götürmeyen Temelleri
Deneysel Biyoloji Dergisi'nde yayımlanan araştırma sonuçları, zebraların çizgilerinin, at sineklerini uzak tuttuğunu, evrim sürecinde zebraların kan emen ve hastalık taşıyan bu hayvanlardan korunmak için çizgiler geliştirdiklerini belirtiyor.
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleid=1078219&categoryid=79
Demek ki evrimin bu konuda ya kafası sağlam basıyor ya da rastgele değişimler güzel sonuçlar doğuruyor.Bir de yarasalarla ilgili bri sıkıntı var.Yarasalar kanın pıhtılaşmasını engelleyen bazı enzimler salgılayarak beslenmelerini kolaylaştırıyorlar.Nasıl oluyorsa kanın pıhtılaşmasını engelleyen bir sıvı üretiyorlar.kimyager olsa gerek bunlar:)Ya da bir takım süreçler falan filan bu tip şeylere neden olmuş olabilir:)
Diğer bir husus kadınlardaki şu pelvis darlığı...Bu bile bir yaratıyı olmadığını kanıtlayan başka bir hususmuş.Yani doğurganlık aşamasında bir bebeğin varolması için tüm olması gerekenleri bir kenara bırakırsak bu tabi ki büyük bir sorun olur:)Doğumdan sonraki kadında değişen fizyolojik durumlarıda bertaraf edersek bu konuda evrimciler haklı olabilir.Doğumdan sonra süt oluşumunun meydana gelmesi,annelik içgüsünün oluşması bunlar hikaye tabi..Aslında konuya dinler açısından bakılırsa bazı hususların eksikliği gözardı etmek inancı doğurn asıl temeldir.Yani her şey dört dörtlük olsaydı,dualar hemen kabul olsaydı bu Tanrının kendini gizlemediğini gösterirdi o zamanda inanca zaten gerek kalmazdı.Dinlerin iyi tarafı ellerinde böyle bri açıklamalarının olmasıdır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Klasik Sorular
1.Allah'in tüm bu olanlardan sonra hedeflediği nedir? 2.Meşhur Ahzap süresindeki peygamberin evlatligiyla evlenmesinin hikmeti? 3.Dini...
-
" Biz insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık" Bu ayeti ele aldığımızda insanın yaşayacağı bu dünya hayatında görüp görecekl...
-
Bir arabanın nasıl çalıştığını anlamadan onu kullanabilirsiniz.Ancak bu size hazır verilmiş emanet bir bilgidir.Bilim ışık hızını keşfetmed...
-
http://sprott.physics.wisc.edu/pickover/pc/brain-universe.html Linki tıkladığınızda karşınızda beliren fotoğrafta beynin ile evrenin şekl...