31 Ocak 2016 Pazar

Cennet Denilen Yer

Bir hocamıza aklıma takılan bir kaç soru sordum;ama o da beni Nihat Hatipoğlu'na yönlendirdi.(işin espri tarafı tabi:)

Şimdi aklıma takılan noktayı ortaya koymaya çalışayım.

Cehennemde insanların derilerinin değişeceği şekilde yapılan bir azaptan bahsedilir. (ki insanların sinir uçlarının derilerde olmasının insana en çok azap verdiği nokta olduğu saptanmıştır)
peki bu bu durumda bizler eğer mahşerde bedenimizle yeniden diriltileceksek yani fiziki şeklimizi yeniden alacaksak ve derilerimizin değişmesiyle de azap göreceksek o zaman cehennem denilen yer fiziki bir alem olmalıdır.

Diğer husus ise hurilerle yapılacak olan ilişkinin insanın yaratılış fıtratı gereği şehvetten ötürü ise ve şehvetin varlık sebebi de her canlı gibi insanın kendi neslini sürdürme iç güdüsünden ileri geliyorsa, o zaman cennette cinsel ilişkinin olmaması ya da bu ilişkinin farklı bir hazza yönelik olması gerekir;çünkü neslini sürdürme gayreti bu fiziki dünya için geçerlidir.Orada üreme olmayacaksa ilişkiye girmekte neyin nesi oluyor o zaman?

Yoksa Edip Yüksel'in Havari sözcüğünden kasdedilenin bu olmadığı konusunda haklı mıydı?Yani "hvr" kökünün havariden geldiği huri diye cevrilemeyecegini ve havari sözcüğününde anlam itibariyle"sohbet arkadaşı" olduğunu mu anlamamız gerekir?

Bazı müfessirler ise cennet denilen yerin aslında Dünyada var olduğunu ileri sürmektedirler.Tabi bunları bilemeyiz belki de cennet denilen yer de bu alemdedir ve her şeyi mümkün hale getiren Allah'ın sayesinde insanın elinde olacağı her yer de zamanı geldiğinde onun cenneti haline gelecektir.Ki Allah bu alemi de cennete çevirebilecek kadar bir kudrete elbette sahiptir.

Ayrılıkta Rahmet Var mıdır?

 Ashabın ihtilâfı sizin için rahmettir.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I/64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, I/210-21

Bu hadisi ele aldığımızda ümmetin içindeki ihtilaflar konusunun gayet yerinde olduğunu anlamamız gerecektir.Peki bu gerçekten mümkün müdür?
Eğer ihtilafta rahmet olsaydı o zaman;
Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. (Âl-i İmrân Suresi, 103)


Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Âl-i İmrân Suresi, 105)

Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfâl Suresi, 46)

Bu ayetleri nasıl değerlendirmeliyiz?Ha derseniz ki;"itikat noktasında ayrılığa düşünülen konular için bu ifade geçerlidir" o zaman eyvallah deriz;çünkü kuran;
"Allah kıyamet günü ayrılığa düştüğünüz konular hakkında hüküm verecektir"(Hac) diyor.

Ancak maalesef müslümanlar bunu bu şekilde anlamamaktadırlar ve yüzyıllardan beri ileri gelen konular hakkında birbirini tekfircilikle suçlamaları ya da daha ağır ithamlarda bulunmaları neticesinde birbirlerini katledecek duruma gelmişlerdir.Ne kuran ne de Hz.Muhammed insanların ayrılığa düşecekleri konuların teolojik altyapısına zemin hazırlayacak mezhepsel ayrılıklar ortaya koymamıştır.Tarihten ve başından beri sadece adına islam diyeceğimiz din konusunda müslümanlar "Evet dinin İslam sen de müslümansın;ama sünni değilsin.Sünnisin ama 72 fırkanın Ehl-i sünnet vel cemaait'inden değilsin.Ehli sünnettensin;ama şu cemaatten değilsin.Cemaattesin ama bağlı olduğun hoca budur"şeklinde bir silsile ile dini tekelleştiren ve gerçek dine ulaştıracak olanin sahibini  beşeriyete dökecek kadar ileri gitmişlerdir.
Peki din sahibi Allah ise o zaman neden dini bu kadar az çerçeveye indeksleyerek kıyamet gününde ki bu ayete karşı bir duruş sergilemiş oluyorlar.
Allah kıyamet günü ayrılığa düştüğünüz konular hakkında hüküm verecektir"(Hac)
Yoksa onlar mi kıyamete gerek kalmadan ümmetin hakkında ayrılığa düştüğü konular hakkında hükmü verecek olanlardır.

20 Ocak 2016 Çarşamba

Masumiyetin Getirdikleri

Bir çocuğun ölümünün" insanın imtihanında bir takım problemleri çıkarabileceği" düşüncesi belki kimilerini  mutlu edebilir;çünkü insan neyi tercih etmişse onunla ilgili kanıt bulma arayışına girmek ister.İslamda belki de uzun yıllardan beri tartışılan ya da kimilerinin içten içe şüphe duyduğu halde kaygılarından ötürü dile getirmekte zorlandığı bir sorundur bu..
Bir çocuğun ölümü, onun ahirette ceza çekmesinde de onun ödüllendirilmesinde de hatta ve hatta bu ikisi seçeneği dışarıda bıraksanız da çocuğun toprak olması dahi tartışmaya mahal bırakmayacak kadar haksızlık içerir.Cennete gönderseniz insanlar neden o imtihan olmadan cennete girdi,derler.Cehenneme gönderseniz çocuğun suçu neydi,derler.Toprak olsa yani yok etseniz o zaman neden yaratıldı,derler.Suçun yokluğunda bir kişinin sonsuza dek yok olması da haksızlıktır,derler.

Aslında tüm bunlar başında da dediğim gibi kişinin bağlı olduğu tercihini kanıtlama çabasından başka bir şey değildir.Şimdi bizde tercihimizi yani inancımızdan yana değerlendirme yapalım.

O çocuğun ölümü onu cennete götürecekse bu bir haksızlık değildir;çünkü o çocuk dünyayı tanımadan ve onun nimetlerini doya doya yaşayamadan ölmüş ve karşılığında ona cennet verilmistir.
Peki bu neden haksızlık degildir?
Çünkü;
O çocuğun henüz bir tanrının olup olmayacağı tanrının din gönderip göndermeyeceği hususunda akli gelişimi tamamlayacak bir imkana hazır olmayisi onun cennete gitmesine neden olmustur;ama bir de buna fırsat verilenler vardır ve onlarda dünyadaki nimetlerden faydalanmalarına rağmen (akli gelişimini tamamlamaları da dahil) onu bir Tanrının varlığından yana kullanmamislardir.Çocuğa süre tanınmadan cennete götürüldü ise yetişkin de elinde olduğu halde aklını bu yönde kullanmadigi için cennete götürülmedi.Sonuçta birine torpil yapıldıysa diğerine de dünyada kalma ve orada yaşama torpili yapıldı.Birisi (çocuk) sonsuza dek torpilli olduysa da sonsuza dek bir daha dünya gibi bir alemde yaşayamama yoksunluğundan yana bırakıldı.
Tersini düşünürsek;
Birine hem imkan verip hem de onu cennete atarsanız bu durumda da ölen ve cennete giden çocuğa bu durumda haksızlık etmiş olacaksınız;çünkü birine dünyada yaşama imkanı sunuldu diğerine sunulmadı.Velhasıl bu gibi konular kişilerin inanma ya da inanmama isteklerini bağlayıcı kılmak adına ve kendi gerçekliklerine tanık olma arzularına hizmet etmektedir.

Ancak gerçek her zaman olduğu yerdedir ve samimi olanlara kapısı her daim açık olacak kadar geniş ve görmek isteyenlerin görmek isteyeceği kadar büyüktür.

Klasik Sorular

1.Allah'in tüm bu olanlardan sonra hedeflediği nedir? 2.Meşhur Ahzap süresindeki peygamberin evlatligiyla evlenmesinin hikmeti? 3.Dini...